İbn Arabi

[İng. Ibn Arabi ] [Fr. Ibn Arabi ]  [Alm. Ibn Arabi ]  [ Arap. مُحِي اَلدِّينْ اِبْنُ الْعَرَبِي ] [Far. ابن عربی]

Muhyiddin İbnü'l-Arabî. Tam adıyla, Ebu Abdullah Muhiyuddin Muhammed İbn Ali İbn Muhammed İbn Arabi Al-Hatami (Hicri 560-638 / Miladi 1165-1240). İslam dünyasının büyük mistik düşünürlerinden birisidir.

Yaşamı. İbn Arabi, H. 27 Ramazan 560 / M. 7 Ağustos 1165'te Endülüs'ün güneydoğusundaki Mursi şehrinde dünyaya geldi. Babası Mursiya'nın ileri gelenlerinden biriydi. Ünlü filozof İbn Rüşd (ö. 595 H. / 1198 M.), İbn Arabi’nin babasının yakın arkadaşıydı ve yine İbn Arabi'nin kendi ifadesine göre, İbn Arabi ile görüşmek istemiş ve bunun için de babasından aracı olması ricasında bulunmuştu. İbn Arabi’nin görüşlerini takdir edenler onun tasavvufta otorite oluşunu kendisine “Şeyhü’l-Ekber”, dinî ilimlerde müceddid* oluşunu da “Muhyiddin” (dini ihya eden anlamında) lakaplarını vererek ifade etmek istemişlerdir. İbn Arabi, tüm İslam dünyasında tasavvufi anlayışların odak noktası olan ayrı ve özel bir düşünce sistemi yaratmayı başarmıştır. Bazı kaynaklara göre yapıtları 848 adet kitap ve risaleyi bulmaktadır. İbn Arabi, Sevilla'da edebiyat, hadis ve zamanının muteber ilimlerini, her biri alanında tanınmış olan  hocalardan okudu ve bu hocalardan bazılarından eserlerini öğretme icâzeti aldı.  Bilgisinin genişliği ile ilgili olarak, "her alanda hocalarından daha bilgili" olduğu söylenmiştir. İbn Arabi irfanî yola girmeden önceki hayatını "cehalet dönemi" olarak adlandırmış; şahsiyetinin karmaşıklığı ve dini ele alıp yorumlayış tarzı onun düşüncesini anlamaya çalışanlar arasında bile fikir ayrılıklarına neden olmuştur. Öyle ki, kimileri onu ehl-i sünnet ya da imamet inancına bağlı bir mümin olarak görürken, kimileri düşüncesinde İsmaili inancından izler bulmuş, bazı çevreler de onu dinler üzeri bir yerde konumlandırmışlardır.

Felsefesi. Arabi’ye göre, Tanrı, özü itibariyle vücud-u mutlaktır.  Bu, Tanrıdan gayrı her şeyin ancak zorunlu olmamaklık anlamında var olduğunun bir ifadesidir. Bununla birlikte  Tanrı ile diğer var olanlar arasında hem bir başkalık hem de bir aynılık söz konusudur. Her şey bu gerçek varlığın, yani Tanrı’nın bir tecellisidir ve O, tecellilerine karşı aşkın bir konumdadır. Tecelliler onun hakikatinden ayrı değildir, çünkü Tanrı bu tecellileri kuşatmaktadır. Yine İbn Arâbi’ye göre, a‘yân-ı sâbite, dış âlemde var olan eşyanın yaratıcının ilmindeki hakikatleri olup hariçte mevcut değildir; daha doğrusu bunlar Tanrı’nın ilminde sâbit olan “yoklar”dır. A‘yân-ı sâbitenin dış âleme nazaran varlığı yoktur. Onun için “yok” olarak kabul edilir. Bu anlamda ona “olanaklı” da denir.

İslam dünya görüşünde yaygın olarak kullanılan “mükemmel insan" sıfatı, İbn Arabi’de önemli bir kavramdır, çünkü insan-ı kâmil, yaratıcının isimlerinin tecelli yeridir. Başka bir deyişle, insan-ı kâmil tüm âlemdir; çünkü o, bizzat yaratılışın örneğidir ve  bir aynada tek bir imgeyi gösteren ama aslında iki nesne gibi olanın görüntüsüne benzemektedir. Küçük âlem ile büyük âlem birbirini yansıtır ve aynadaki görüntü tek bir ortak nesne olarak “kâmil olan insanda” vücut bulur.

İbn Arabi’ye göre, hayalgücü en kapsamlı bilgi türüdür. İnsan, hayalî ve somut suretleri/formları hayal gücü aracılığıyla idrâk edebilir. Ona göre hayal, karşıtların buluşma yeridir. O, ne var olan, ne de yok olandır; ne bilinendir ne de bilinmeyendir. Hayal, nefs-i nâtıkanın (doğru ile yanlışı birbirinden ayıran insan mahiyetinde bulunan nur, aklî ve naklî meselelerin alâkalarını hissetmeye ve anlamaya kabiliyeti olan insan ruhu) kölesidir. Ama bu köle efendisine karşı bir mülkiyete sahiptir; bu mülkiyeti nedeniyle efendi üzerinde tasarruf sahibidir ve hayalin tahakkümü, ruhu istediği gibi şekillendirmesinde yatmaktadır. İsimlerin ve işaret ettiklerinin yaratılış ve dünya üzerinde çeşitli bakımlardan temel bir önemi vardır; çünkü insan, Allah isminin mazharı olup tüm isimler onda içkindir.

Etkisi.  İbn Arabi'nin görüşlerinin orijinalitesi ve derinliği, İslam dünyasındaki düşünürler arasında her zaman "fikir birliği" oluşturmuş bir konu olmakla birlikte  özellikle "insan ruhunun makamları"ile ilgili görüşleri (İbn Arabi, insanın âlemin tecellisi olan Mutlak’ı, yani Hakkı keşfedebilmesi için nefsin çeşitli aşamaları kat etmesi (seyr-i sülûk) gerektiğini ifade eder) İranlı arifler tarafından fazlasıyla önemsenmiştir. Şeyh Fahreddin el-Iraki, Şeyh Mahmud Şebüsteri gibi isimler, İbn Arabi'nin sözlerinin ve mesajının manevi havasından etkilenmişlerdir. İbn Arabi'nin görüşlerinin Farsça konuşulan kültür coğrafyası üzerindeki etkisi, İran, Maveraünnehir, Hindistan, Pakistan, Keşmir ve günümüz Afganistan'ında bu özel düşüncenin gelişmesine ve büyümesine yol açmıştır. Burada ilgi çekici olan noktanın İbn Arabi'nin fikirlerinin İslam dünyasının batısından ziyade İslam dünyasının doğusunda, özellikle de İran'da gittikçe büyümesidir. İran’ın büyük düşünürlerinden Molla Sadra'nın düşüncesi bunun en somut örneklerinden birisi olarak gösterilebilir.

*Yenileyen anlamında, yaşamın dinamizmiyle ilgili olarak ortaya çıkan her türlü güncel duruma din bağlamında yeni bir yorum getiren din âlimleri için kullanılan bir tâbir.

Başlıca Yapıtları

Fütûhat-ı Mekkiyye fi Esrâri'l-Mahkiyye ve'l Mülkiye

Fusûsu'l-Hikem  

Mir’at’ül İrfan (İrfan Aynası)

İcazü’l Beyan

Divân

KAYNAKÇA

Ebû Zeyd, Nasr Hâmid. Sufi Hermenötik. Çeviren Semih Ceyhan. İstanbul:Mana Yayınları, 2018

El Hâkim, Suad. İbnü’l Arabi Sözlüğü. Çeviren Ekrem Demirli. İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2017

İbn Arabi, Muhyiddin. Fusûsu’l Hikem. Çeviren Ekrem Demirli. İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2013

Yazar : Emrah AKDENİZ (Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi)