nihilizm

[Tr. Alt. hiççilik ][Alm. Nihilismus ] [Fr. nihilisme ] [İng. nihilism ]

Bir sözcük olarak muhtemelen ilk kez İsviçreli düşünür Jacob Herman Obereit’ın 1787 tarihinde kaleme aldığı Der wiederkommende Lebensgeist der verzweifelten Metaphysik (Çaresiz Metafiziğin Geri Gelen Yaşam Gücü) isimli çalışmasında, Kant epistemolojisinin öznelliğe fazlaca vurgu yapmasını eleştirmek için kullanılmıştır. Yine 1799 yılında Alman filozof Jacobi’nin Fichte’ye yazdığı bir mektupta, Fichte’nin idealizmini bir tür nihilizm olarak değerlendirdiğini görmekteyiz.

1-(Genel olarak) Felsefi bir terim olarak  ancak 19. yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıkan tartışmalarda bugünkü anlamını kazanmış ve genel olarak her tür metafiziksel, evrensel, siyasi, toplumsal, dini ve ahlaki değeri yok sayan, hiçbir üst otoritenin veya referansın meşruluğunu kabul etmeyen bir görüş olarak tanımlanmıştır. Özellikle Rusya’da yazar İvan Turgenyev’in 1862 tarihli romanı Babalar ve Oğullar aracılığıyla Çar karşıtı sosyalist hareketin üyelerini adlandırmak için kullanılmış ve böylece siyasal ve toplumsal düzlemde popüler hale gelmiştir. Buna göre Rus nihilistler hiçbir değeri, düzeni, otoriteyi ve inancı kabul etmeyen ve genel olarak her şeye yönelik bir reddiyeyi gündeme getiren bir grup insan olarak adlandırılmıştır.

2-(Nietzsche’de) Kavramının sahip olduğu felsefi içerik ve derinlik ona esas olarak Nietzsche tarafından verilmiştir. Nihilizm kavramının Rusya’daki tartışmalarda kazandığı anlamı belli ölçülerde üstlenen Nietzsche, onu tümüyle felsefi bir problem haline getirir. Nietzsche’ye göre nihilizm sadece bir kişinin toplumsal değerlere yönelik olumsuz tutumunu anlatmaz fakat daha çok 19. yüzyılda bütün bir Batı medeniyetinin içinde bulunduğu durumu ifade eder. “Avrupa nihilizmi” kavramı bu bağlamda Nietzsche tarafından kültürel bir kriz olarak ileri sürülür. Nietzsche kültür dünyasının içine düştüğü bu nihilistik hali “Tanrı öldü!” sözü ile anlatmaya çalışır. Esas itibarı ile kültürel bir tespit meydana getiren ve Batı medeniyetinin ruh halini gösteren “Tanrı öldü!” sözü ile Nietzsche şimdiye kadar kültür dünyasına bir şekilde yön vermiş olan “en üst değerlerin” değersizleşmesini ve modern bireyin her tür referanstan yoksun olan hedefsiz, amaçsız ve değersiz bir varoluş ile baş başa kalışını anlatmak ister. “Neden?” sorusunun yanıtsız kalmasını ve yaşamın değerden düşürülmesini anlatan nihilizm Nietzsche’ye göre en tekinsiz misafir olarak kapının eşiğinde evimize girmeyi beklemekte ve bütün medeniyeti bir yok oluş ile tehdit etmektedir. Zira “Tanrı’nın ölümü” ile yaşama anlam verecek her tür ideal yıkılıp gitmiş ve insan varoluşu bir bakıma lüzumsuz bir sürece indirgenmiştir. Bu düşünceler çoğu zaman hatalı bir şekilde Nietzsche’nin de nihilizmi savunan bir düşünür olduğu izlenimini uyandırmıştır. Oysa nihilizm Nietzsche tarafından sadece Batı medeniyetinin 19. Yüzyıldaki halini betimlemek için kullanılır. Üstelik Nietzsche’nin en büyük hedefi nihilistik bir aşamaya girmiş olan kültürü bu yozlaşmış durumdan kurtarmak ve nihilizmi aşacak bir düşünüş biçimi yaratmaktır.  Avrupa nihilizmini kültürel bir sonuç olarak gören Nietzsche onun kökenlerine dair soykütüksel bir araştırmaya girer, zira nihilizmi aşabilmek için onu ortaya çıkartan asli nedenlere gidilmeli ve değişim bu temellerden itibaren hayata geçirilmelidir.  Nietzsche’nin özellikle Ahlakın Söykütüğü’nde yaptığı tespitlere göre esasında Batı medeniyeti ve Sokrates ile başlayan klasik felsefe geleneği daha ilk adımlarında bir sürü ahlakı olarak geliştiği için gizli ve örtük bir nihilizm tarafından belirlenmiştir. Bir başka deyişle Batı kültürü baştan itibaren nihilistik birtakım eğilimler aracılığıyla hayat bulmuş ve fakat bu durum uzun bir süre boyunca çeşitli maskeleme mekanizmaları (örneğin akılcılık, ahlakçılık, hakikat istemi, metafizik idealler vs.) sayesinde gizlenebilmiştir. Fakat “Tanrı’nın ölümü” bu mekanizmaların ve her tür idealin inandırıcılığını yerle bir ettikten sonra özünde zaten örtük bir nihilizm barındıran Batı kültürü kendisini açık açık tümüyle nihilizme bırakmak üzeredir.

Nietzsche’ye göre Batı kültürünü özünde nihilistik yapan şey bu kültürün sürü insanının ahlakına dayanmasıdır. Yaşam kendi içinde evrensel, genel-geçer anlamlar ve değerler barındırmadığı ve sürü insanı da bu anlamlar olmadan hayatta kalabilecek kadar güçlü olmadığı için Nietzsche’ye göre o, bu yaşamı ancak öte dünyacı, metafiziksel bir perspektiften hareketle anlamlandırabilmiş ve böylece yaşamın kendisi sadece metafiziksel bir gerçekliğin soluk ve değersiz bir görünüşüne indirgenmiştir. Sürü değerlendirmesi sonucunda içinde yaşadığımız dünya, başka bir metafiziksel gerçekliğe ulaşmanın önünde bir engel olarak duran ve bu yüzden olumsuzlanarak, küçük görülerek geride bırakılması gereken değersiz bir görünüş olarak dönüşmüştür. Nietzsche’ye göre, sürü ahlakına dayandığı sürece kültürün nihilizmin pençesinden kurtulması olanaklı değildir. Bu yüzden nihilizmin aşılması ancak kültürün temelde başka bir insan tipi, ya da Nietzsche’nin tabiri ile üst insan tarafından kurulması ile olanaklı olabilir. Böylece Nietzsche için nihilizm probleminin yegâne çözümü, insanın kendini dönüştürmesi ve sürü ahlakını terk ederek üst insana giden bir yol izlemesidir.  Zira üst insan yaşamın kendi içindeki anlamsızlığı karşısında zayıf düşerek metafizik bir gerçeklik uydurmak yerine yaşamın içinde kalarak yaşamın anlamını yaratmak için eyler.

KAYNAKÇA

Ansell-Pearson, Keith. Kusursuz Nihilist: Politik Bir Düşünür Olarak Nietzsche’ye Giriş. Çeviren Cem Soydemir. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1998.

Babich, Babette. “Ex aliquo nihil: Nietzsche on Science, Anarchy, and Democratic Nihilism” ACPQ, 84-2 (2010): 231-256.

Esenyel, Adnan. Nietzsche Sokrates’i Neden Öldürdü? Ankara: Fol Yayınları, 2020.

Nietzsche, Friedrich. Ahlakın Soykütüğü - Bir Polemik. Çeviren Zeynep Alangoya. İstanbul: Kabalcı Yayınlar, 2011.

Nietzsche, Friedrich. İyinin ve Kötünün Ötesinde. Çeviren Mustafa Tüzel. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2016.

Toribio Vazquez, Juan Luis. "Nietzsche’s shadow: On the origin and development of the term nihilism" Philosophy and Social Criticism, December (2020): 1-14.

Yazar : Adnan ESENYEL (Düzce Üniversitesi)