romantizm

[Alm. Romantik] [Fr. romantisme] [İng. Romantism]

Kant sonrası Alman felsefesindeki en önemli iki akımdan (öbürü idealizm) biri.

Önemli temsilcileri. Almanya’daki Romantizm okulunun teorisyeni ve en önemli iki temsilcisi Friedrich (von) Schlegel (1772-1829) ve kardeşi August Wilhelm (von) Schlegel’dir (1767-1845). Akımın özellikle erken döneminde belirleyici olan Schlegel kardeşlerin etkisi felsefe ile edebiyat teorisi ve eleştirisi alanında olmuştur. Alman İdealizmiyle aynı dönemde Jena’da kurulup serpilen akımın yayın organı işlevini Athenäum (1798-1800) dergisi görmüştür. Erken dönemin öbür önemli adları arasında Novalis (1772-1801), Jean Paul (1763-1825), Ludwig Tieck (1773-1853), Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832), Wilhelm Heinrich Wackenroder (1773-1798) ve Friedrich Wilhelm Joseph (von) Schelling (1775-1854) sayılabilir. Orta dönem Romantizmin önde gelen adları Achim von Arnim (1781-1831), Clemens Brentano (1778-1842) ve ressam Caspar David Friedrich (1774-1840) bulunur. Geç dönemse E.T.A. Hoffmann (1776-1822), Johann von Eichendorff (1788-1857) ve yine Friedrich Schlegel ile Schelling’in sonraki dönem düşünceleriyle belirlenir.

Kaynakları. 19. Yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde tüm Avrupa’yı etkisine almış olan bir edebiyat-sanat akımı olsa da Romantizmin doğuş dönemi, yoğun bir felsefi etkinliğe tanıklık eder ve bu bakımdan Alman romantik düşüncesi, sadece bir edebiyat-sanat akımı olarak gerçekleşen İngiliz ve Fransız romantizm akımlarından ayrılarak kendine özgü bir yerde durur. Alman romantik felsefesi ve hareketi üç dönemde ele alınır: felsefi etkinliğin egemen olduğu erken dönem ya da Frühromantik (1794-1802); edebiyatın ve öbür sanat dallarının baskın olduğu orta dönem (1808-1815) ve siyasi muhafazakarlığın belirleyici olduğu geç dönem (1815-1830). 18. Yüzyılda Avrupa’yı baştan sona etkileyen Aydınlanma düşüncesinin akılcılığına karşı çıkışıyla, doğayı ve duyguları öne çıkarmasıyla tanımlanagelen Alman Romantizminin kökleri, kendisinden hemen önce, 1760’lı yılların sonunda ortaya çıkmış olan Sturm und Drang hareketine bağlanır. Bu harekette başlayan geleneksel estetiğe başkaldırı, Romantik felsefeyle birlikte bir edebiyat akımının sınırlarını aşarak tam anlamıyla bir felsefe okuluna dönüşür. Aydınlanma döneminin asi çocuğu Jean-Jacques Rousseau (1712-1778), Romantik tavrın öncüsü olarak sayılabilir. Romantizmin felsefi kökleri Kant felsefesine, sanat teorisi ve pratiğindeki kökleriyse Ortaçağ Hıristiyan sanatının modern biçimde sahiplenilmesine dayanır.

Felsefesi. 20. Yüzyılın ortalarından itibaren ortaya çıkmaya başlayan yeni belgelerle Alman Romantik düşüncesinin erken dönemlerine ilişkin fikirler değişmiş, bu hareketin felsefi yönlerinin daha önce sanılandan çok daha geniş kapsamlı ve güçlü olduğu ortaya çıkmıştır. Daha önceleri Alman İdealizminin bir alt kolu gibi görünen akım, artık kendi başına bir okul (bkz. Dieter Henrich) ve hatta Alman İdealizminin karşıtı (bkz. Manfred Frank) olarak ele alınır hale gelmiştir. Friedrich Schlegel’in kimi erken dönem düşüncelerinin sadece Schelling değil, Hegel’in düşüncesi üzerinde oldukça etkili olduğu bugün daha belirgin olarak görülebilmektedir. Ana hatlarıyla Alman Romantik felsefesi, basit bir Aydınlanma ve akılcılık karşıtlığından çok, Aydınlanmanın insanı akla indirgemesine karşı çıkar ve onun duygularıyla birlikte bir bütün olarak düşünülmesi fikrini temele koyar. Ayrıca bilimsel ilerlemelerin büyüsünden ettiği doğayı sanat yoluyla yeniden büyülü hale getirmeyi amaçlar. Kant felsefesinin en önemli iki temel fikrinden biri olan sonluluk, Romantikler için de çıkış noktasıdır ve tıpkı idealizm gibi buradan sonsuzluğa ulaşmaya çalışır. Ancak idealizmin tersine bunun felsefeyle ve öznellik sistemleriyle değil sanatsal üretimle yapılabileceğini savunur. Alman İdealizminin sistemleri özneyle nesnenin birliğini mutlak öznellikte kurarlarken Romantik felsefe bu birliği sanat yapıtında temellendirir. Tüketilemeyecek sayıda anlamlar içeren bir “sonsuz nesne” olarak sanat yapıtı, onun içerdiği bu anlamları ortaya çıkaracak, hatta daha da çoğaltacak sanat eleştirisi ile birlikte poietik bir felsefe olmayı hedefler. Eleştiri metninin kendisi de bir yapıt olur ve anlam üretme faaliyetine katılır. Bu açıdan romantik felsefe, idealizmin tersine, diyalektiği birliğe vardırmayı sürekli erteleyerek onu sonsuzca sürecek bir felsefe ve üretim faaliyetinin vesilesi yapar. Bu temel fikri tamamlayacak biçimde geliştirdikleri refleksiyon temelli felsefe, ironi teorisi ve yeni mitoloji kurma amacı, erken Romantik düşüncenin daha sonraki yıllarda alacağı biçimlerin de hazırlayıcısı olur. Romantiklerin gözünde sanat yapıtı, öbür nesneler gibi, mutlağın sadece bir parçasıdır ama mutlak bu parçaların bir araya getirilmesiyle nihai olarak ulaşılacak bir yapıda değildir. Dolayısıyla her sanat yapıtı, tamamlanmış bir yapıt olsa bile, mutlağın bir fragmanıdır. Fragman kavramı, özellikle Schlegel kardeşlerde ve Friedrich Schleiermacher’de (1768-1834) görülecek fragman biçiminde yazma pratiğinde de kendisini gösterir. Doğanın ve insanın üretiminde yaratıcı bir teori olarak kendisini gösteren romantizm, tarihe bakışındaysa geçmişi yücelten ve onu bir daha erişilemeyecek ama sonsuzca çabalanacak bir ideal haline getiren tavrıyla siyasi muhafazakarlığın ve sonrasında melankolinin de kaynağı haline gelmiştir.

KAYNAKÇA

Beiser, Frederick Aydınlanma, Devrim ve Romantizm, çev. Aslı Önal, İstanbul: Ayrıntı, 2018.

Nancy,Jean-Luc & Lacoue-Labarthe, Philippe. Edebi Mutlak. Alman Romantizmi ve Edebiyat Kuramı, çev. Sevgican Toy Teysseyre, İstanbul: İnsan, 2015.

Heine, Heinrich Romantizm Okulu, çev. Ömer B. Albayrak, İstanbul: YKY, 2015.

Millan-Zaibert, Elizabeth. Friedrich Schlegel and the Emergence of Romantic Philosophy, New York: SUNY Press, Albany, 2007.

Yazar : Ömer B. ALBAYRAK (29 Mayıs Üniversitesi)