tümeller problemi

[Tr. Alt. tümeller sorunu] [Alm. Universialenproblem ] [Fr. problème des universaux ] [İng. problem of universals ]

Kökeni. Kaynağını Platon ve Aristoteles metafiziklerinde bulmakla birlikte tikel varlıklara ilişkin tümel veya genel kavramlarımızın nasıl olanaklı olduğu sorusu üzerine ilk olarak Boethius’un başlattığı Ortaçağ felsefesinin ünlü tartışması (Commentary on Porphyry’s Isagoge, 1975).

Tanımı. Tümeller problemi, tümellerin nasıl bilindiği sorusunu içeren epistemolojik bir problem olduğu kadar, hangi türden varlıkların var olduğuna yönelik ontolojik bir tartışmayı da içermektedir. Tümeller problemi çoğunlukla “birin çokluk karşısındaki önceliği” olarak da adlandırılır. Çünkü problemin bir boyutu da farklı tikel varlıkların, nasıl aynı özelliklere sahip olduğunun açıklanmasını içerir. Tikeller çok sayıda ve birbirlerinden farklı olmalarına rağmen, aynı doğaya nasıl sahip olabilirler? Bu, aynı zamanda farklılık içinde özdeşliğin nasıl mümkün olabileceği ya da çokluğun içinde nasıl birliğin olabileceği problemidir.

Boethius. Porphyrius’un Aristoteles’in mantığı için yazdığı Isagoge adlı eserinde ortaya koyduğu ancak yanıtsız bıraktığı tümeller problemi, Boethius’un Isagoge’yi çevirmesiyle tartışılmaya başlanmıştır.

Tümellerin dilin mi yoksa gerçek dünyanın mı unsurları olduğu, tikel nesnelerden ayrı olarak gerçek bir varlıklarının olup olmadığı ve eğer varsa tinsel ya da maddi bir varoluşa sahip olup olmadıkları türünden soruları gündeme getirmiş ve cins ya da türlerin mümkün bütün tikel varlıklara nasıl gönderimde bulunabildiklerini incelemiştir. Söz gelimi “Sokrates” gibi tikel bir insanı imleyen terimin aksine, “insan” tümelinin bütün insanların yüklemi olması gerçekten mümkün müdür? “Sokrates insandır” cümlesinde özne ile yüklem arasında özsel bir ilişkinin olup olmadığı, “insan” teriminin, “Sokrates” teriminde içerilip içerilmediği tartışması tümeller probleminin temelinde yatmaktadır. Boethius tümellerin, tikellerin ortak özelliklerinden yapılan soyutlamalar yoluyla elde edildikleri için salt keyfi birer ad olmadıklarını savunarak nominalizmin karşısında yer alırken, kendi başlarına bir varoluşlarının bulunmadığını söyleyerek de realist bir anlayışın karşısında yer almıştır.

Tümeller konusunda üç farklı yaklaşım bulunur:

Radikal realizm (kavram realizmi). Platoncu anlayışın yol açtığı, tümellerin zihinden ve tikellerden bağımsız bir varoluşa sahip olduklarını öne süren yaklaşımdır. Platoncu anlayış, formlar teorisi ile tümellere epistemolojik açıdan bağımsız bir statü vermenin kaçınılmaz sonucu olarak ontolojik açıdan da onların duyusal dünyadan ayrı bir varlık alanına ait olduğu görüşünü doğurmuştur. Tümellerin zihnin dışında var olan gerçek varlıklar olduğunu söyleyen radikal realizm “insan” tümel kavramının da tıpkı “Sokrates” gibi tikel bir insanla aynı gerçekliğe gönderimde bulunduğunu iddia eder. Bu anlamda insanlık ya da insan doğasının özü, her insanın paylaştığı bölünmez bir töz olarak zihnin dışında var olur. Bu da tümel insanlık kavramı altında belli bir özü paylaştığı için toplanan tikel insanların birbirleriyle olan farklılıklarını ilineksel bir farka indirger. Böylece ‘Platon insandır’ ile ‘Aristoteles insandır’ arasında özsel bir fark kalmaz ve tözsel bir özdeşlik varsayılmış olur. Ancak bu durumda da realistler aynı yüklemin farklı tikellere nasıl uygulandığını açıklamak zorunda kalırlar. Ayrıca Realist gelenek, Tanrı’nın varlığını korumakla birlikte, tikelleri ikinci plana attığı için onun her şeyi bildiği varsayımını da tehlikeye sokar, zira bu düşünceye göre Tanrı “insanlık” tümelini bildiği için “tekil bireylerin” bilgisine sahip olamayacaktır. Öte yandan realizm ilk günah için uygun bir açıklama sunmayı başarır. Buna göre, tümel insan kavramından pay alan her birey günahkârdır. Fakat eğer nominalizmin iddia ettiği gibi tümeller değil, tikeller gerçek ise tüm insanların Adem’in günahından sorumlu olduğu düşünülemez.

(Aristotelesçi) Kavramcı görüş. Tümellerin tikellerde onların özleri olarak bulunduğunu ve sahip oldukları ortaklıklar nedeniyle soyutlama yoluyla tümel kavramlar altında toplandıklarını iddia eder. Aristoteles tümelleri tikellere içkin kılarak onlara ayrı bir ontolojik statü vermeyi reddeder. Böyle olunca da kavramcılık, tümel kavramın ne olduğunu açıklamak zorunluluğuyla karşı karşıya kalır. Öte yandan tikellerin gerçekten var olduğunu iddia eden kavramcıların Hıristiyanlığın Üçlemesi ile de hesaplaşmaları gerekir, çünkü Baba, oğul ve kutsal ruhun birbirlerinden bağımsız tikel varoluşlarından, onların nasıl olup da tek bir varlığa gönderimde bulundukları sorusu kavramcı görüş ile açıklanamamaktadır.

Adcılık (nominalizm). Tümellerin sadece keyfi adlar olduklarını, gerçek bir varoluşlarının bulunmadığını ileri sürer. Böylece bir anlamda, kelimeler ve onların karşılık geldiği şeyler arasına kavramlar koymadan daha ekonomik bir yaklaşımı benimsemiş olur. Ortaçağ filozoflarının çoğu tümellerin, tikellerden önce Tanrı’nın zihninde bulunan idealar olduğu konusunda birleşirler. Tümellerin zihinden bağımsız bir gerçekliklerinin olmadığını iddia eden nominalist gelenekse, tümellerin Tanrı’nın zihninde olduğu yaygın Hıristiyan anlayışla ters düşerek Tanrı’nın varlığına zarar verme tehlikesiyle karşılaşır. Tümeller konusunda realist bakış açısının dikkatleri bu dünyadan alıp, tanrısal zihindeki özlere çekmesinin bilimsel ve felsefi anlamda ilerlemenin önünü kestiğini düşünen nominalist Ockham’lı William, tümellerin sadece iletişimi sağlayan araçlar olduğunu ifade eder. Tümellere ontolojik bir statü vermeyen ve gerçek olanın yalnızca tikeller olduğunu iddia eden nominalizm, ontolojik bir tasarruf sağlar. Bu nedenle gereksiz varlıkları kesip attığı gerekçesiyle felsefe tarihinde William’ın nominalizmi, Ockham’lının usturası şeklinde anılmaktadır.

Okuma Önerisi

Porphyrios. Isagoge, Aristoteles’in Kategolerilerine Giriş. Çeviren Betül Çotuksöken. İstanbul: Remzi Kitabevi, 1986.

KAYNAKÇA

Armstrong, D. Malet. A theory of Universals. London: Cambridge University Press, 1978.

Boethius. Commentary on Porphyry’s Isagoge. Trans. George MacDonald Ross. 1975.

https://www.scribd.com/document/75461379/Boethius-Commentary-on-Porphyry-Tr-G-MacDonald-Ross https://www.scribd.com/document/75461379/Boethius-Commentary-on-Porphyry-Tr-G-MacDonald-Ross çevrimiçi 12 Mart 2021.

Coplestone, Frederick. History of Philosophy. Volume 2: Augustine to Scotus. NewYork: Image Book, 1993.

Klima, Gyula. “Natures: The Problem of Universals”. Cambridge Companion to Medieval Philosophy içinde, 196-208, Edit. A. S. McGrade. New York: Cambridge University Press, 2003.

Marenbon, John. Boethius. Great Medieval Thinkers. New York: Oxford University Press, 2003.

Rodriguez, Gonzalo-Pereyra.“What is the Problem of Universals?”. Mind, Vol. 109, No. 434 (2000): 255-273. 

Woozley A. D. “Universals, a Historical Survey”. Encyclopedia of Philosophy içinde. 587- 603. Edit. Donald M. Borchert. New York: Thomson Gale, 1967. 

Yazar : Zeynep ZAFER ESENYEL (Düzce Üniversitesi)