hümanizm

[Tr. Alt. İnsancılık ] [İng. Humanism ] [Alm. Humanismus ]

1-(Genel tanımı) İnsana, insanın insan olmaktan kaynaklanan doğal yetilerine, aklına, deneyimine, kültürüne, tarihine, özgürlüğüne, olanaklarına, refahına, onuruna, değerine ve hür düşünce idealine önem verip insanı diğer varlıklar içinde özel bir yere yerleştiren, insan merkezli bir düşünüş tarzı olmakla birlikte gerek insanın nasıl anlaşılacağı veya insan ile Tanrı arasında nasıl bir ilişki veya ilişkisizlik bulunduğu konusundaki tartışmalar, gerekse de farklı felsefi, tarihsel, kültürel, politik ve ideolojik bakış açıları nedeniyle içeriği daraltılan veya genişletilen bir kavram.

2-(Antik Çağ’da) İnsana dair sorunlarla ilgilenen insan merkezli bir düşünce anlamında hümanizm, felsefe tarihinde, insan her şeyin ölçüsüdür diyen Protagaras’ın, sofistlerin ve Sokrates’in insanın epistemik, toplumsal, politik, ahlaki sorularıyla uğraşmaya başlamasıyla birlikte M.Ö. 5. yüzyılda ortaya çıkmış ve tarihsel süreç içerisinde farklı coğrafyalarda ve kültürlerde farklı formlar altında var olmuştur.

3-(Ortaçağ’da) Bu dönem hümanizminin bir örneği Klasik Grek düşüncesini incelemeye, bireyciliğe ve kozmopolitizme verdiği önemle Bağdat’ta 10. yüzyılda başlayıp şu ya da bu şekilde Müslüman ortaçağı boyunca devam eden ve antiklerin bilimsel, felsefi, edebi, tarihsel çalışmalarıyla ilgilenen İslam hümanizmi iken diğer bir örneği Hıristiyan olmayanların çalışmalarından yararlanılabileceğini ve nihai kurtuluş Hıristiyan inancına bağlı olsa bile erdemin ve aklın Hıristiyan olmayanlar arasında da bulunabileceğini kabul eden Ortaçağ’ın Hıristiyan hümanizmidir.

4-(Rönesans’ta) Antik dünyanın tek bir düşünce okuluna bağlı kalmadan bu dünyanın çeşitli edebi, kültürel, felsefi metinlerini yeniden keşfetmeye ve yorumlamaya çalışan Rönesans’ın Hıristiyan hümanistleri de insanın olanakları hakkında iyimser ve insani başarılar elde etme konusunda coşkulu olup Tanrı inancıyla uyumluydular. Ateist olarak adlandırılmaktan çok uzak olan bu hümanistlere göre Tanrı hala yaratıcı ve en yüksek otorite olmakla birlikte evren ve içindeki olaylar üzerinde doğrudan olmasa da evreni idare eden genel yasalar aracılığıyla dolaylı bir kontrole sahipti. Bilimsel bakış açısıyla uyumlu bu anlayışın hümanist bir gelişme olarak görülmesini sağlayan temel nokta, burada insanın kendi çabasıyla evren hakkında daha fazla şey keşfedebileceğinin varsayılması ve insanın bu konuda cesaretlendirilmiş olmasıydı.

5-(Aydınlanma felsefesi’nde) 18. yüzyıl ile 19. yüzyılın başlarında Avrupa ve Amerika’da hümanizmin bir başka formu ön plana çıkmıştı. Hume, Bentham, Lessing, Kant, Voltaire, Diderot, Benjamin Franklin, Thomas Jefferson gibi isimler dinsel bir otoriteden yardım almamış insan aklının tüm insanların yaşam koşullarını iyileştirme anlamında insani bir ilerleme meydana getirebileceğini vurguladılar. Hümanizmin bu aydınlanmacı versiyonu edebi olmaktan çok bilimsel bir yönelim içindedir.

6-(Feuerbach’ta) Bazı düşünürler dinsel veya teistik inançların hümanizmle uzlaşıp uzlaşamayacağı sorusunu sormuş olsalar da Tanrı inancının, insan arzu ve ideallerinin Tanrı kavramına yansıtılması ile ortaya çıktığını, dolayısıyla teolojinin özünün antropoloji olduğunu öne süren Feuerbach gibi başkaları doğrudan hümanizmin din ile özellikle de Hristiyan dini ile uzlaşmaz olduğunu öne sürmüşlerdi.

7-(Marx’ta) Feuerbach’ın izinden giden Marx ateizmin teorik bir hümanizm, komünizmin ise pratik ya da radikal bir hümanizm olduğunu iddia etmişti.

8-(20. yüzyıl’da) Bir yandan özellikle Sovyetlerin politik ve kültürel etkisi altındaki doğu Avrupalı entelektüellerce bir sosyalist hümanizm anlayışı geliştirilirken, Fransa’da otantik insani değerlerin kökeninin birey-insanın seçme özgürlüğü olduğunu savunan Sartre, varoluşçuluğun bu yönüyle özünde hümanist bir felsefe olduğundan söz etmiştir. Buna karşın İngiltere ve Amerika’da kendisini Batı düşüncesinin aydınlanmacı ve liberal geleneği içine konuşlandırarak insan, varlık ve ahlak anlayışında doğaüstücülüğü reddeden, pragmacı, doğalcı, seküler bir hümanizm anlayışı rağbet görmüştür. Bugün seküler hümanistler, kendi hümanizm anlayışlarını bilimsel, rasyonel veya etik hümanizm gibi bazı özelliklerini öne çıkaran farklı vurgularla ifade etmekte olup özellikle Amerika (1941) ve İngiltere’de (1963) kurdukları hümanist dernekler ve Uluslararası Hümanist ve Ahlak Birliği (1952) çatısı altında faaliyet göstermektedirler.  

Hümanizmin tanımlanmasındaki zorluklar

Tarihsel anlam yükü. Hümanizm kavramının bu tarihsel anlam yükleri dikkate alındığında, günümüzde kendilerini Marksist, komünist, sosyalist, liberal, varoluşçu, transendentalist, idealist, deist, teist, ateist, dinsel, seküler, gibi değişik sıfatlarla nitelendiren kimi düşünürlerin, filozofların, düşünce okullarının veya sosyal hareketlerin kendi görüşlerinin bir hümanizm olduğunu iddia etmesi şaşırtıcı değildir. Hümanizm hakkındaki literatürde de kendisini açıkça gösteren bu olgu bazı yazarların hümanizmin herkes tarafından kabul edilebilecek evrensel bir tanımını vermenin sanılanın aksine zor olduğunu düşünmesine yol açmıştır. Bu zorluğu aşmanın bir yolu hümanizm sözcüğünün imlediği olgulara işaret eden betimleyici/deskriptif tanımları ile kriter ve değer yüklü normatif tanımlarını birbirinden ayırmaktır.

Hümanizm klasik Grek ve Roma düşüncesinin incelenmesi, insanın ve doğanın birliğinin yeniden keşfi, insana olan ilginin ve insan bilimlerinin yeniden doğuşu ya da insan doğasını, sınırlarını, ilgilerini konu alan bir felsefe veya entelektüel bir hareket şeklinde tanımlandığında burada açıkça deskriptif bir tanım söz konusudur. Ancak hümanizm insanın, doğanın, tarihsel, kültürel ve toplumsal olayların nasıl yorumlanacağına, geleceğe dair ne tür bir plan yapılması gerektiğine ve böylelikle de özel bir dünya görüşünün, bakış açısının, değerin, pratiğin ya da bir eylem programının benimsenmesine ilişkin bir tavsiye içerecek şekilde tanımlandığında artık normatif bir tanım yapılmış demektir. Hümanizmin tanımlanmasına ilişkin tartışmalar, daha çok, kavramın içeriğinde neyin olması veya olmaması gerektiğine dair tercih bildiren değer yüklü normatif tanımlardan kaynaklanırlar. ‘Hakiki hümanizm, komünizmdir’, ‘Gerçek hümanizm, sekülerdir’, ‘Hümanizm, teosentrik olmalıdır’ gibi farklı ideallere ve dünya görüşlerine işaret eden ifadeler muhataplarını hümanizm adı altında özel bir düşünce tarzını benimsemeye yönlendiren ve sonuçta hümanizmin yanlış bir şekilde ya içinin boşaltılmasına ya da herhangi bir sosyal grup, dinsel görüş, felsefî ekol veya politik ideolojiyle özdeşleştirilmesine yol açan normatif tanımlamalardır.

Hümanizm ve inanç ilişkisi. Bu bağlamda hümanizm kimi zaman ateizmle beraber anılmış ve hümanist olmak için herhangi bir tanrı düşüncesine atıfta bulunulmaması gerektiği dile getirilmiştir. Ne var ki tarihsel ve dilsel kullanımları göz önüne alındığında hümanist kavramının kapsamı -teist olmayan anlamındaki- ateist kavramının kapsamından daha geniştir. İki kavram arasında mantık açısından ne bir tam kapsama ne de tam bir eşitlik ilişkisi söz konusudur. Aralarında zorunlu bir özdeşlik görmek ancak hümanizmin tanımlayıcı ögeleri olarak kabul gören insan, insan merkezlilik, insan özgürlüğü, hür düşünce ideali gibi kavramların radikal natüralist bir perspektiften hareketle özel bir şekilde yorumlanması ile mümkündür. O nedenle, denilebilir ki her ateizm katı bir natüralizme sahip çıkan radikal antroposentrik bir hümanizm olmasına karşın, literatürdeki tartışmaların da işaret ettiği gibi her hümanizm doğrudan bir ateizm veya din karşıtlığı anlamına gelmemekte, doğaüstüne ya da Tanrı inancına karşı çıkış, hümanizm tanımının zorunlu bir unsuru olmamaktadır.

İnsancılık vs. insancıllık. Hümaniteryanizm (insancıllık/insaniyetperverlik) de hümanizm tanımının zorunlu bir unsuru değildir. Her ne kadar ikisi zaman zaman beraber anılmakta olsa da mantıken birbirinden bağımsız kavramlardır. Hümanizm -özellikle seküler hümanistlerce- dört varsayıma dayandırılmıştır: (i) insan kendine dayanır; (ii) bu yaşam her şeydir; (iii) insan kendi yaşamından sorumludur; ve (iv) insan insanlığın yaşamından sorumludur. Fakat Uluslararası Hümanist ve Etik Birliği’nin sekreterliğini ve İngiliz Hümanist Derneği’nin yöneticiliği yapmış olan Blackham’a göre birisinin hümanist olması için bu dört varsayımdan teorik tartışmaya açık olan ilk ikisini bırakıp sadece daha pratik olan son ikisini kabul etmesi yeterli olabilir. Başka birisi ise tam tersine pekala ilk iki varsayımı kabul edip, son iki varsayımı kabul etmeyebilir ve yine hümanist olarak anılabilir. Zira son iki varsayımda dile getirilen sorumluluk fikri, ilk iki varsayımdan mantıken zorunlu olarak çıkarılmış bir şey değildir. İlk iki varsayımın kendisinde insanı sorumlu bir yaşam sürmeye zorlayan mutlak bir neden yoktur. Kişinin, sorumluluğu kabulü ya da reddi temel bir tercihtir. Kendisini ister seküler ister dinsel bir hümanist olarak adlandırsın bazı hümanistler hümanizm ve hümaniteryanizmi birbirinden ayırmaktan hoşlanmasa da, felsefi anlamda hümanizmin basitçe başkalarını düşünme veya hemcinslerine karşı şefkatli olma duygusu olmadığını kabul etmek gerekir. Her hümanizm hümaniteryen olmadığı gibi her hümaniteryanizm de bir hümanizm olmayabilir.

Sonuç. Bu durumda günümüzde hümanizm hakkındaki karmaşayı ortadan kaldırmanın iki yolu olduğu söylenebilir: Birinci yol, tek bir hümanizmden bahsetmek yerine çeşitli hümanizmlerden söz etmek ve hümanizmi sabit tek bir görüşe yer veren bir düşünce okulu ya da felsefi bir doktrin olarak değil, bunun yerine insan merkezlilik ve hür düşünce ideali  gibi bazı müşterek varsayımlara sahip olsalar da içinde farklı ve hatta kimi zaman birbirine zıt görüşler barındıran çeşitli anlayışlara yer veren geniş bir gelenek olarak değerlendirmektir. İkinci yol ise, hakiki hümanizm tartışmalarını bir tarafa bırakıp, hümanizm kavramının önüne bilimsel hümanizm, rasyonel hümanizm, ahlaksal hümanizm, seküler hümanizm, ateist hümanizm, dinsel hümanizm örneklerinde olduğu gibi belirleyici nitelemeler getirmektir. 

KAYNAKÇA

Blackham, H.J., Humanism. Baltimore: Penguin Books. 1968.

Bullock, Alan, The Humanist Tradition in the West. Great Britain, 1985.

Copson, Andrew, “What is Humanism”. The Wiley Blackwell Handbook of Humanism.  ed. Andrew Copson and A.C. Grayling içinde 1-33, UK: Wiley Blackwell, 2015.

Davies, Tony. Humanism. London: Routledge, 2001.

Gündoğdu, Hakan, “Hümanizm, Teosentrizm ve Jacques Maritain”, Felsefi Düşün. Sayı 9, (2017): 104-129.

Hook, Sidney, “The Snare of Definitions”. The Humanist, cilt 31, sayı 5, (1971): 10-11.

Lamont, Corliss. The Philosophy of Humanism. New York: Humanist Press, 1997.

Nederman, Carry J. “Humanism”. New Dictionary of the History of Ideas. cilt 3 içinde 1028-1034, New York: Thomson Gale, 2005.

Nicolo, Abbagnano, “Humanism”, Encylopedia of Philosophy. cilt 2 içinde 69-72. New York: Macmillian, 1967.

Norman, Richard, On Humanism, London: Routledge, 2004.

Yazar : Hakan GÜNDOĞDU (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)