Abelardus, Petrus

[Lat. Petrus Abaelardus ] [Alm. Petrus Abaelardus ]  [Fr.  Pierre Abélard / Abaillard / Abaelard] [İng. Peter Abelard ]

Batı Ortaçağ felsefesinin renkli hayat hikayesiyle en tanınmış mantıkçı ve filozofu Petrus Abelardus ya da Abailard (1079-1142) bu şöhretini hem otobiyografisini yazmasına (Historia calamitatum) hem Héloïse ise olan mektuplaşmalarına, ama en çok XII. yüzyılda gelişkin kentlerin ortaya çıkışıyla birlikte oluşan entelektüel ortama borçludur. Ortaçağda kentsel yeniden doğuşla birlikte öncelerde okumuş rahip (clēricus > clerc ) olarak bilinen sınıf, mesleği yazmak ve öğretmek olan entelektüellerle ikame olmuştur. Abelardus XII. yüzyıl Paris’inin Goliardı ve ilk büyük entelektüelidir. Girdiği her çevrede başlattığı içerikli ve tutkulu tartışmalar dinleyici kitlesini peşinden sürüklemiş, bu tartışmalar Paris’in kültür merkezini Montagne Sainte-Geneviève olarak belirlemiştir. Mantık eğitimi gören genç Abelardus teolojinin ustası Anselmus ile, mantığı yöntem olarak kullandığı teolojik bir tartışmada karşı karşıya gelir. Abelardus’un burada kazandığı zafer, öğrencisi genç Héloïse ile olan romantik aşk hikayesi nedeniyle kariyerinin zirvesindeyken 1118 yılında kesintiye uğrar.

Abelard, Héloïse’e yazdığı mektuplardan birinde kendisine atfedilen rasyonalizmin aklı imanın önüne koymak anlamına gelmediğini, “Aziz Paul’ü reddetmek gerekiyorsa filozof olmak istemiyorum. Hz. İsa’yı Aristoteles’ten ayrı tutmak gerekiyorsa, Aristoteles olmak istemiyorum” diyerek ifade etmiştir. Abelardus, Hıristiyan inancının hakikatlerini reddetmemiş, tersine insan aklının bu gizleri çözmek için yetersiz olduğunu teslim etmiştir. Ancak kutsal metinlerin insani anlamlarını açık etmek istediği için anlam ve mantık çalışmaya yönelmiştir. Abelardus, öncelikle bir mantıkçıdır. Logica ingredientibus (Yeni Başlayanlar İçin Mantık El Kitabı) adlı eserinin tarihi bilinmemektedir. Abelard’ın hangi eserini hangi tarihte yazdığı ve ne kadarının kendi kaleminden çıktığı ne kadarının ders notları olduğu Ortaçağ uzmanları arasında halen tartışma konusudur. Bu karmaşanın nedeni, Abelardus’un sürekli yaptığı düzeltmelerle eserlerini yeniden yazarak kendini geliştirmesidir.

Abelardus’un tümeller sorununa bulduğu çözüm, aynı zamanda dönemin geleneksel görüşü olan Boethius’un realizmi ile Roscelin’in nominalizmi arasındaki tartışmaya verdiği cevaptır. Abelardus’un hocası William of Champeaux’nun kavram realizmi, tek teklerin ortaklaştığı tümellerin tözselliği olduğunu iddia ederken, nominalistler tümellerin konuşurken çıkardığımız seslerden fazlası olmadığını ve yalnızca tek teklerin gerçekliği olduğunu savunurlar. Bu tartışma, Abelardus’a göre, Teslis inancı söz konusu olduğunda karmaşıklaşır. Realizme göre, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh kişileri Tanrı olmak bakımından birdir. Nominalizm ise Teslis birliğini tehlikeye atmış görünmektedir. Yahut insan ile kedi tözlerini aynı cinsten (hayvan olmak) alıyorlarsa, birisi rasyonel, diğer irrasyonel olur ki, bu bir ve aynı şeyin farklı olduğu çelişkisi çıkarır. Abelardus’un pozisyonu ise tümellerin töz olmadığı; gerçeklerin tek teklerden ibaret olduğudur. Mantıkçıların tümel dediği şey, gramatik bakımdan pek çok şeye yüklemlenebilen genel bir addır; tekil dediği şey ise tek bir şeye yüklemlenebilen özel bir addır. Abelardus bu bakımdan nominalisttir. Ancak tümellerin boş sesler (nomina) olduğunu söylemek yerine, anlam taşıyan sözcükler olduğunu iddia eder. Tümeller anlamlarını gösterge olarak işlevselleşmeleriyle kazanırlar. Dolayısıyla mantıkçı, tümeller sorununa gramatik değil semantik, yani anlam bakımından yaklaşmalıdır. Anlamın kaynağında ise tümeller yoktur; her ne kadar tümeller, örneğin insan, tek tek insanları gösterse de anlamın kaynağında tümeller değil, tek tekler yatmaktadır. Abelardus’a göre tek teklerde ise ortak bir tözsellik olmasa da benzerlik vardır; Sokrates ve Aristoteles insan olmak bakımından benzerdir. Cheshire kedisi ile kedi Gli ise insan olmamak bakımından benzerdir. Koşullara, benzerliklere ve hallere bakarak tümelleri şeylere uygularız. Abelard böylelikle, tek teklerde ortak bir öz bulunduğunu savunan realizmi reddeder. Tek tekleri birbirinden ayıran ilinekleri değil, kendi özleridir; şeyler tözsel olarak birbirlerinden ayrılırlar.

Abelardus’un tümeller sorununa getirdiği bu çözümün, epistemolojisine ve etik kuramına yansımaları olmuştur. Abelardus, Porphyrios’un Isagoge eseri yorumunda (Glosses on Porphyry; Logica Ingredientibus içinde) ruhun iki yetisi olan duyumsama ve anlamanın birlikte çalıştığını söyler. Şeyler duyu organlarıyla algılanırken, anlama şeylerin yokluğunda dahi imgelerini taşır. Anlama iki tür imge üretebilir. İlki hiçbir tekilliği temsil etmeyen genel imgeler; ikincisi ise tek teklerin imgeleri. İlk imgeler kedi gibi genel adlarla, ikinciler ise Kedi Gli gibi özel adlarla temsil ederler. Genel adlar, yani tümel kavramlar anlama yetisinin soyutlama yapmasıyla oluşturulur. Duyumsamadan, imgeleme ve oradan da anlamaya gelen kavram, nesnenin belli bir özelliğine odaklanma, diğer özelliklerini ise dışarıda bırakarak oluşturulur. Soyutlama o halde bir odaklanma işlemidir. İnsan aynı anda canlı, memeli, hayvan ve tözdür. Soyutlamayla edinilmiş bu tümel kavramların hiçbiri tek başına insanı temsil edemez. Tek teklere dair kavramlarımız da soyutlamayla oluşur; bu insan, bu canlı, bu memeli. Tanrı’da da soyut kavramlar mevcuttur. Ancak bizimkiler kusurlu, O’nunkiler ise tüm yaratılanları tek tek aynı durumda bilmeye yetecek kadar kusursuzdur. Tanrı, yarattığı şeylerin idelerini aynı durumda, aynı koşulda, aynı halde önceden bildiği için biz bu aynılığı benzerlik olarak kavramsallaştırırız. Dolayısıyla, tümel kavramlarımızın nesnelliği Tanrısal bir kaynaktan gelir.

Abelardus etik incelemesinde (Lat. Ethica, seu scito te ipsum / Tr. Etik ya da Kendini Bil / İng. Ethics, or Know Thyself /) yine tek tekleri kendisine konu etmiştir. Bireylerin işlediği günah, kötülük yapmaya yatkınlık ya da aklın zafiyeti ile karıştırılmamalıdır çünkü bu durumlarda kötü eylemekten geri durma istenci mevcut olabilir. Aslında kaza, istemeden yapılmış ya da kazara olmuş hiçbir eylem, kendinde iyi ya da kötü sayılmaz. O halde günah, eylemin kökeniyle, istemeyle ilgilidir. Tanrı’nın yasalarından bile isteye nefret etmektir. Tanrı yasasını isteyerek çiğneyen herkes kötü eylemiş olur.

KAYNAKÇA

Çotuksöken, Betül & Babür, Saffet. Ortaçağda Felsefe. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2000.

Gilson, Étienne. History of Christian Philosophy in the Middle Ages. James C. Cardinal McGuigan, DD, 1954.

King, Peter ve Arlig, Andrew. “Petrus Abelard”. The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2021 Edition), haz. Edward N. Zalta.

URL: https://plato.stanford.edu/entries/abelard/ çevrimiçi 29 Mayıs 2023

Le Goff, Jacques. Ortaçağda Entellektüeller. Çev. Mehmet Ali Kılıçbay. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2006.

Maurer, Armand. Medieval Philosophy: An Introduction. Toronto: Pontifical Institute of Medieval Studies, 1982.

Yazar : Özlem ÜNLÜ (Selçuk Üniversitesi)