ben/benlik
[İng. me; self] [Fr. moi; soi] [Alm. Ich; Selbst] [Lat. ego] [Es. T. ene]
1)(Felsefede): Ben veya benlik çok boyutlu bir olgudur. Jerrold Seigel The Idea of the Self (Benlik Fikri) adlı kitabında “Benlik nedir?” sorusunu René Descartes ve John Locke’tan itibaren Batılı düşünürlerin benlik fikri ile nasıl yüzleştikleri ve benliğin düşünsel kökenleri üzerinden ele alır. Seigel’e göre, Batı kültüründe benliğin temeli herkes tarafından bilinebilecek üç boyut içerisinde değerlendirilmelidir. Benliğin maddi, ilişkisel ve yansıtıcı olan üç boyutu üzerinden yaptığı ayrım bu çok boyutlu yaklaşımın bir örneğidir. Birincisi, bireylerin bedensel varoluşlarını dürtüler ve eğilimlerle hareket eden özneler haline getirir. Daha çok bu düzeyde benlik, bedenin ihtiyaçlarına göre şekillenir. İkincisi, ilişkisel boyut ile artık sosyal ve kültürel etkileşim içerisinde olan benlik kolektif bir kimlik kazanmaya başlar. Artık toplum ve başkalarıyla şekillenen bir benlik ortaya çıkar. Üçüncüsü, yansıtıcı boyutuyla benlik kendi farkındalığının, tutumlarının ve inançları arasında denge ve düzeni sağlama noktasında eylemlerine yön verebilen ve belirleyici olan aktif bir faildir. Böylece benlik, kendi kendini yaratmaya başlar. Bu açıdan maddi ihtiyaçlar, mizaçlar, dürtüler gibi ortak değerler hem kültürel hem de koşullanmalardan ayrıştırılır ve benlik bu yönler arasındaki sürekli diyalektik yöntemiyle açığa çıkar. Antik Yunan’da benlik, autos (kendimiz), ‘her birimizin gerçekte olduğu şey’ olarak ifade edilmiştir. Autos, İngilizce self, yani benlik, insan varlığının bir yönüne işaret eder. Gerçek benlik arasındaki ayrımı temele alan ve Homeros’a -Herakles’in gölgesine (eidolon)- kadar uzanan süreç benlik kavramının oluşmasında önemlidir.
Benlik fikri ile ilgili 17. yüzyılda etkili olan en önemli düşünürlerden biri Locke’tur. Thomas Hobbes döneminin de etkisiyle bireysel ve toplumsal yaşamı materyalist bir yaklaşımla ele almıştır. Locke ise, Hobbes’un yanı sıra benlik ve kişisel kimlik üzerinde durmuştur. Skolastik ve metafizik karşıtı olan Locke, tıpkı Robert Hooke ve Isaac Newton gibi entelektüel ilerlemenin insan aklının deneyimin sağladığı veriler üzerinde çalışabileceği sınırlar içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtir. Bu durumda Skolastik felsefenin şeylerin doğasını bilmeye yönelen yaklaşımının terk edilmesi gerekir. Locke’un benlik fikri döneminin din, bilim, siyaset, sosyal yaşam vb. tüm alanlara karşı duruşunu yansıtır. Benlik fikrinin gelişmesinde zihnin dünyaya geldiği anda bir tabula rasa (boş bir levha) olduğunu söylemesi onun düşüncelerinin gelişmesinde ve deneyimin önem kazanmasında etkin olmuştur. Zihin deneyimle izlenimleri ve düşünceleri kavramlaştırır. Bu kavrayış bazen gerçekliğin bazen de hatanın, yani yanlış bilgi veya yanlış kavrayışın bir kaynağı olabilir. Hatanın bir kaynağı olması durumunda rasyonalite düşünceyi daha iyi kullanmanın yollarını arar. Böylelikle Locke bilgi, zihin ve ahlak arasındaki ilişkiyi temellendirmiş olur.
2)(Psikolojide): Ego, psikanalitik teoride, insan kişiliğinin "benlik" veya "ben" olarak deneyimlenen, çevresindeki fiziksel ve sosyal dünyayı hatırlayan, değerlendiren, planlayan, tepki veren aynı zamanda hareket eden kısımdır. İnsanların kendi eylemlerini kontrol edebilmeleri için özdenetimde bulunmaları benliğin işlevlerindendir. Benlik psikolojide ilk defa William James’in The Principles of Psychology (Psikolojinin Prensipleri) kitabında benliğin insan davranışlarını anlamadaki önemi açısından ele alınmıştır.
3)(Descartes’ta): Descartes’ın sisteminde bilgi epistemolojik sorgulamaya dayanır ve ben bilgisine buradan hareketle ulaşılır. Ben (ruh), maddeden bağımsızdır ve beden ortadan kalksa bile ben varlığını korumaya devam eder. Descartes’e göre rasyonel sezgiyle doğrudan bilinen ben’in mahiyeti düşünmektir. Ben, yer kaplayan maddeden bağımsız varolabilen düşünebilen bir tözdür. Bu, hissetmek, kuşku duymak, istemek gibi ben’in diğer tüm niteliklerini de kapsar. Düşünmeyi ben’in bütün niteliklerini kapsayacak biçimde kullanır. Ben’in bir töz olduğunu salt düşünme fiilinden hareketle açıklar. Bu açıdan cogito (düşünen ben) kavramı töz kavramı ile bağlantılı olarak Descartes’in benlik anlayışının açıklanmasında merkezi bir öneme sahiptir.
4)(Kant’ta): Kant’a göre, “Düşünüyorum, o halde varım.” argümanından hareketle benliğin yalın ve tinsel bir töz olduğu sonucuna varılamaz. ‘Düşünüyorum’ argümanı analitik bir önermedir, ama benliğin yalın ve tinsel bir töz olduğu iddiası sentetik bir önermedir. ‘Düşünüyorum’ argümanı özne olarak varolduğumuzu gösterirken, ben’in mahiyeti hakkında herhangi bir bilgi vermez.
Kant ben fikrini, fenomenal, numenal ve transandantal (düşünen) benlik olmak üzere üç başlık altında toplar. Zaman ve mekana tabi olan ve onun hakkında bilgi sahibi olabildiğimiz fenomenal benlik ile zamanda yer almayan ve hakkında bilgi sahibi olamayacağımız numenal bir benlik vardır. Numenal benlik, ahlak ve özgürlük alanlarında kendini gösterir. Eylemde bulunan ve özgür olan numenal benliktir. Fenomenal benlik, neden-etki yasasına tabidir. Transandantal benlik, deneyimin ve bilginin temelinde saf birliğe işaret eder. Deneyimin imkânı ben’in analitik birliğine dayanır. Kendini ‘düşünüyorum’ ile ortaya koyan saf ben bilincidir. Düşünen bir varlık olan bu benlik hakkında bilinç görüden yoksun olduğu için a priori veya a posteriori olarak bilgi sahibi olamayız. Descartes’tan farklı olarak Kant’ın transandantal ben’i bilgi edinme sürecinde önemlidir. Transandantal ben, tüm nesnelerin bilgisinin transandantal koşuludur.
5)(Levinas’ta): Levinas’a göre ben, başkası için varolan ya da anlamını kendisinde taşıyan varlıktır. Ben ve başkası’nın ayrılamazlığı hemen hemen her alanda zorunludur. Bu zorunluluk başka’larının da bir ben olmasından kaynaklanır. Ben ile başkası arasındaki fenomenal ilişkide belirsizlik ortadan kalkar. Çünkü konuşmayla birlikte ben kendine bir muhatap bulur ve başkası’nın sorgulamasına istemese de maruz kalır. Başkası’nın yüz’ünün konuşması karşısında ben cevap verememezlik edemez. Bu cevap verememezlik edememe durumu ben’in başkası’na karşı sorumluluğunu ve bu sorumluluk karşısında da ben kendiliğini açığa çıkarır. Ben’in başkası’na karşı sorumlu olması ise, ben’in içselliğini aşması demektir. Ben’in varlığı hiçbir şekilde inkâr edilemez ve sınırlandırılamaz.
6)(Merleau-Ponty’de): Merleau-Ponty’e göre ben’in varlığını mümkün kılan, ben’in kendi dışında bir varlık olmasıdır. Ben’i çepeçevre saran bu dünya başka’larının da tanıklığına açıktır. Zaten nesnel bir dünyanın varlığından söz etmek için başka’larının da benim algıladığım nesnel dünyayı algılaması ve deneyimleyebilmesi gerekir. Ben ve başkası’nın aynı dünyayı algılamaları ise, aslında onların birbirinden farklı olan yönlerini ortadan kaldırır. Ben ve başkası’nı düşmüş oldukları bu aynılıktan kurtarır. Başka’nın yüz’ü, bize sonsuzu çağrıştırandır. Başkası bizi dünyanın ötesinde olan bir alana götürür. Bu alan dünyadan hareketle kendi ben’imize ulaşmamızı sağlayacak olandır. Ne ben’in varlığı başkası olmadan ne de başkası’nın varlığı ben olmadan bir anlama sahip değildir.
KAYNAKÇA
Descartes, Rene. “Principles of Philosophy, The Discourse on Method and Rules for the Direction of the Mind”. The Philosophical Writings of Descartes içinde. New York: Cambridge University Press, 1991.
Descartes, Rene. Metafizik Üzerine Düşünceler. Çeviren Çiğdem Dürüşken. Kabalcı Yayınları, 2013.
Descartes, Rene. Metod Üzerine Konuşma. Çeviren Mehmet Karasan. Ankara: M.E.B. Yayınları, 1997.
Direk, Zeynep. Dünyanın Teni: Merleau-Ponty Felsefesi Üzerine İncelemeler. İstanbul: Metis Yayınları, 2003.
Gözel, Özkan. Varlıktan Başka: Levinas’ın Metafiziğine Giriş. İstanbul: İthaki Yayınları, 2011.
James, William. The Principles of Psychology. New York: Dover Publications, 1950.
Jefferson, T.M. The Self: The Psychology&Philosophy of Personal Identity. USA: Create Space Independent Publishing Platform, 2016.
Kağıtçıbaşı, Çiğdem, Cemalcılar, Zeynep. Dünden Bugüne İnsan ve İnsanlar: Sosyal Psikolojiye Giriş. İstanbul: Evrim Kitap, 2014.
Kant, Immanuel. Arı Usun Eleştirisi. Çeviren Aziz Yardımlı. İstanbul: İdea Yayınları, 1993.
Levinas, Emmanuel. “Tanrı ve Felsefe”. Sonsuza Tanıklık içinde. Hazırlayan Zeynep Direk. İstanbul: Metis Yayınları, 2010.
Locke, John. İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme. Çeviren Vehbi Hacıkadiroğlu. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 1996.
Merleau-Ponty, Maurice. Algının Fenomenolojisi. İstanbul: İthaki Yayınları, 2017.
Seigel, Jerrold. The Idea of The Self: Thought and Experience in Western Europe Since The Seventeenth Century. New York: Cambridge University Press, 2005.
Sorabji, R. “Graeco-Roman Varieties of Self”. Ancient Philosophy of The Self. Editör Pauliina Remes & Juha Sihvola. Cilt 64, 2008.
Yalçın, Şahabettin. “Kant ve Benlik”. Kaygı: Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, sayı 11 (2008): 91-101.
Yazar : Cemzade KADER DÜŞGÜN (Karamanoğlu Mehmetbey Üniver