Condillac, Etinne Bonno de

1715-1780 yılları arasında yaşamış ve John Locke'un empirizminden etkilenerek duyumcu bir bilgi teorisi geliştirmiş olan Fransız düşünür.

Temel eserleri: La Langue des Calculs [Hesap Dili], La Logique [Mantık], Essai sur l'Origine des Connaissances Humaines [İnsan Bilgisinin Kaynağı Üzerine Deneme], Traité des Sensations [Duyumlar Üzerine Bir Deneme], Traité des Systèmes [Sistemler Üzerine Deneme]. 

Duyu-algılarından kaynaklanan gözlemlerin, bilginin kaynağı olduğu ilkesine dayalı bir duyumculuğu benimseyen Condillac tüm bilgilerin şekil değiştirmiş birer duyum olduğunu savunmuştur. O, bilginin de ötesinde, insanda manevî olan her şeyi, insanın tüm zihinsel faaliyetlerim dış dünyaya ilişkin duyuma indirgemiş ve bu tezini kanıtlamanın yollarını aramıştır.

Condillac, içeriden organize edilmiş olup, bizim gibi yaşayan, fakat mermerden kabuğu dolayısıyla duyum alamayan bir heykel tasarlar; bu mermer kabuğun çeşitli parçalan kaldırıldıkça, heykel düşünsel ve manevî yaşama kavuşacaktır. Mermer kabukta önce, koku alma organını örten parça kaldırılıyor. Mermerden heykel, bu andan başlayarak yalnızca kokulan algılayabilir. Heykelin yanına bir gül yaklaştırıldığında, onda gülden aldığı izlenimin sonucunda, bir duyum meydana gelir. Heykel, bu düzeyde duyum alan bir varlık olarak kendisini henüz bilemez. Onun benliği, bilinci, şimdilik yalnızca gül duyumundan ibarettir. Gül, heykelin yanından uzaklaştırıldığında, heykelde algılamış olduğu kokunun bir izi, bir yankısı kalacaktır ki, bu da bellektir.

Heykelin yanına bundan sonra bir menekşe, bir yasemin ve pis kokan bir bitki yaklaştırılsın. Heykelin ilk ve tek duyumu olan gül kokusu, onun için ne hoş, ne de nahoştu. Zira, ortada yalnızca tek bir duyum vardı, heykelin dünyası gül kokusundan ibaretti ve gül duyumuyla karşılaştırılabilecek başka hiçbir şey yoktu. Yeni çiçeklerin ortaya çıkmasıyla birlikte, heykel bunları, belleğin kendisine anımsattığı ilk duyumla karşılaştırma olanağı bulur. Artık heykel, bu duyumlardan bazılarını hoş, bazılarını nahoş bulur. Yani, heykelin aldığı duyumlardan ve bu duyumların karşılaştırılmasından tercihler, istekler, tutkular doğar. Zira, istemek demek arzu etmek demektir. Bu da, Condillac'a göre, duyumların bir sonucu olarak irâdenin ortaya çıkışı anlamına gelir.

Karşılaştırmadan, yani birkaç duyumdan ayrıca yargı, düşünme, akılyürütme, soyutlama, kısacası tüm zihinsel faaliyetler doğar. Kokulardan bazıları ona haz, bazıları ise acı vermiştir. Şu hâlde, heykel birçok duyumda sergilenen ortak özellikler olarak, haz ve elem duygularını belleğinde saklayacaktır. Haz, gül duyumunda; menekşe, yasemin duyumunda ortak olan bir özellik, temel bir niteliktir; elem ya da acı ise, pis kokan çürümüş şeylerle ilgili duyumlarda ortak olan bir özelliktir. Heykel, bu ortak özellikleri bağlı bulundukları özel durumlardan ayırt eder; onları ayırır, soyutlama yapar ve böylelikle haz, acı, sayı, süre gibi soyut kavramları elde eder. Bunlar genel fikirlerdir.

Condillac'a göre, bu genel fikirleri açıklamak için özel bir yetiye gerek yoktur. Zihnin en yüksek fonksiyonu olan soyutlama, ruhun tüm yetilerini içeren ve özetleyen duyumun bir devamı ya da yalnızca şekil değiştirmesidir. İç deney ve ben, şimdiki duyumlarımızla belleğin bize anımsattıklarının toplamından başka bir şey değildir.

Yazar : YAZARINI BEKLEYEN MADDE....