dirimselcilik

[Alm. Vitalismus] [Fr. vitalisme] [İng. vitalism] [Lat. vita = yaşam] [Es. T. hayatiyye]

“Hayati” veya “yaşamsal” anlamına gelen Latince vītālis veya bu kökenden Fransızca vital kelimesinden türetilmiş terimin Türkçe karşılığı. Vitalizm teriminin İngilizce’deki ilk kullanımı 1822 yılı olarak kabul edilmektedir.

Genel tanımı. Canlıların özsel olarak cansızlardan, sahip oldukları bir güçle ayrıldığını savunan görüş. Bu güç, ilke, yaşam kuvveti veya bir tür ruh olarak canlılar ile cansızlar arasındaki farkı belirlemektedir. Dirimselciliğe göre, cansızlar dünyasında egemen olan fiziksel ve kimyasal yasalar tek başına canlılık ile ilgili süreçleri açıklayamazlar. Bununla birlikte, dirimselcilik böyle bir kuvveti esas alan çeşitli öğretileri içeren bir terimdir. 

Dirimselciler arasındaki farklılıklar söz konusu ilkenin niteliği noktasında olduğu gibi bunların esas aldıkları çıkış noktalarında da görülebilmektedir. Örneğin bazı dirimselciler canlılığın niteliklerine, diğerleri bütünsel doğalarına, diğer bazıları ise yeni bir canlının oluşumu ve gelişimine odaklanmışlardır.

Kökeni. Vitalist görüşlerin kökeni Antik Yunan düşüncesine kadar geri gitmektedir. Bu anlayışın ilk temsilcisi olarak Aristoteles kabul edilebilir. O, canlıları cansızlardan ayıran özü ‘psyche’ (tin, ruh) olarak adlandırmıştır. Sonraki yüzyıllarda Hıristiyan ve İslam uygarlıklarında bu öze ruh veya nefs de denilmiştir.

Modern Dönemde. Modern dönemde dirimselcilik, XVII. yüzyıldan itibaren geliştirilmiştir. Bunda Bilimsel Devrim süreci ile beraber dönemin doğa bilimleri alanındaki yeni bulguların ve anlayışların yol açtığı mekanik dünya anlayışının da etkisi olmuştur. Özellikle de René Descartes’ın, makine-hayvan yaklaşımı ile beraber, insanlar haricinde hiçbir canlıda ruh vb. bir şeyin bulunmadığı, bunların bedenlerinin mekanik kurallara göre işlediği öne sürülmüştür. Bu yaklaşıma göre, canlılar ile cansızlar arasındaki fark, karmaşıklık düzeyi ile ilgilidir. İlerleyen yüzyıllarda ise canlılara ve canlılık olgularına yönelik mekanikçi yaklaşım çeşitli filozoflar ve bilim insanlarınca geliştirilmiştir.

Dirimselcilik ise bu tür mekanikçi görüşlere karşıtlık içerisinde şekillenmiştir. Bununla birlikte mekanikçiliğe karşı dirimselciler kendi görüşleri için metafiziksel veya teolojik kanıtlardan ziyade bilimsel kanıtlar bulmaya ve geliştirmeye çalışmışlardır.  

XVI., XVII. ve XVIII. yüzyıllarda İngiltere’de fizyologlar arasında dirimselci görüşler yaygınken, Fransa’da karşıt görüşler de güçlüydü. Almanya’da ise dirimselci görüşler bu dönemde fazlaca gelişme göstermiştir.

Bu akımın modern dönem temsilcileri arasında bitkilerin beslenme, üreme ve gelişme gibi işlevlerini ruh kavramı ile açıklayan hekim ve botanikçi Andrea Cesalpino (1519-1603), yanmaya dair filojiston kuramıyla da bilinen hekim ve kimyager Georg Ernst Stahl (1660-1734), preformasyon öğretisini yıkıp yerine sıralı oluşum görüşünü getiren ve bu sıralı oluşumu vis essentialis (asli güç) ile ilişkilendiren modern embriyolojinin ve histolojinin kurucusu olan anatomist, fizyolog ve botanikçi Caspar Friedrich Wolff (1734-1794), canlılık ilkesinin elektrikle ilgili ince bir sıvı olduğunu savunan fizikçi ve biyolog Luigi Galvani (1737-1798), bir tür görünmez ama yine de bilimsel araştırmaya konu olabilecek bir yaşamsal akışkanı kabul eden hekim, doğa bilimci, fizyolog ve antropolog Johann Friedrich Blumenbach (1752-1840), yaşam belirtilerini açıklamak için yaşamsal gücü zorunlu gören fizyolog, anatomist ve zoolog Johannes Müller (1801-1858), fizikselci yaklaşımın embriyonik gelişimdeki kendi kendini düzenleme gibi olguları ve hafıza veya zekâ gibi zihinsel olayları açıklayamayacağını belirterek “entelekheia” kavramına başvuran Hans Driesch (1867-1941) gibi isimler sayılabilmektedir. Bunların yanı sıra Fransa merkezli, hekim ve fizyologlardan meydana gelen Montpellier ekolü de dirimselci görüşler savunmuştur. Ayrıca Henri Bergson (1859-1941) gibi felsefi açıdan dirimselciliği savunan ve işleyen düşünürler de bulunmaktadır. 

Günümüzde. Dirimselci görüşler, XX. yüzyılın ilk yarısından itibaren etkisini yitirmiştir. Bunda, dirimselci görüş ve argümanların, bilimsel olarak sınanamamasından dolayı metafizik olarak görülmeye başlanması etkili olmuştur. Ayrıca dirimselcilerin tüm çalışmalarına rağmen somut bir kanıt ortaya koyamamaları da önemli bir etkendir. Diğer bir neden ise XIX. yüzyıl boyunca ve XX. yüzyılda doğa bilimleri alanındaki gelişmelerdir. Biyolojik bilimlerin gelişmesiyle beraber, canlılığa ve canlılık ile ilgili olgulara dair yeni kavram ve açıklama modelleri ortaya çıkmıştır. Yeni teknik ve teknolojiler ile canlılığa dair olgular açıklanabilir hale gelmiş, kimya alanında ise organik ve biyokimya dalları gelişmiştir. Örneğin 1828 yılında kimyager Friedrich Wöhler (1800-1882) laboratuvar ortamında organik bir molekül olan üreyi sentezlemeyi başarmıştır. Böylelikle de inorganik maddeler kullanılarak canlı dışında da organik moleküllerin üretilebileceği gösterilmiştir. 1952 tarihli Miller-Urey deneyi ile yapay ortamda aminoasitlerin de sentezlenmesi dirimselciliğe önemli bir darbe daha vurmuştur. Bu çalışmalara yönelik çeşitli itirazlar dile getirilmiş olsa da günümüzde biyoloji bilimi açısından dirimselci görüşler kabul görmemektedir.

KAYNAKÇA

Merriam-Webster.com Dictionary, s.v. “vitalism,” Erişim Haziran 19, 2024, https://www.merriam-webster.com/dictionary/vitalism

Bechtel, William and Robert C. Richardson Vitalism. içinde E. Craig (Ed.), Routledge Encyclopedia Of Philosophy. London: Routledge, 1998.   https://mechanism.ucsd.edu/bill/teaching/philbio/vitalism.htm

Karaca, Çağlar. “Vitalizmin Bilimselliği Tartışması: Dönüşen Perspektifler ve Güncelliğini Koruyan Felsefî Problemler”. Dört Öge, sayı 19 (2021): 1-29.

Küçüker, Orhan. Biyoloji Tarihi. İstanbul: Nobel Tıp, 2014.

Mayr, Ernst. Biyoloji Budur. Çeviren: Afife İzbırak. İstanbul: Say, 2017

Whitfield, Peter. Batı biliminde dönüm noktaları. Çeviren: Serdar Uslu. İstanbul: Küre, 2007.

Yazar : Harun ÇAKAN (Gaziantep Üniversitesi)