doğrulanabilirlik ilkesi

[Alm. Prinzip der Verifizierbarkeit ] [Fr. le principe de vérifiabilité ] [İng. principle of verifiability ]

19. yüzyılda yaygın olarak savunulan romantizm ve idealizme bir tepki olarak 1920’lerde Avrupa’da ortaya çıkan ve Viyana Çevresi adıyla da anılan mantıkçı pozitivizmin en temel ilkesi.

Tanımı. Doğrulanabilirlik ilkesinin popüler hale gelen tanımına göre “bir önermenin anlamı, onun doğrulama yöntemidir.” Mantıkçı pozitivistlerden Herbert Feigl ve Albert Blumberg’e göre ilkenin bu tanımı ilk defa Moritz Schlick tarafından formüle edilir. 18. yüzyıl empirizminin, özellikle Hume’un felsefesinin bir uzantısı olarak geliştirilen doğrulanabilirlik ilkesi, empirik bir anlam ölçütü sunar. İlkeye göre bir önermenin anlamlı olabilmesi için ya analitik olması ya da gözlemlerimizle en azından ilkece doğrulanabilir, daha doğru bir ifadeyle sınanabilir bir sentetik önerme olması gerekir. “Gözlem” ile mantıkçı pozitivistler duyularımızla edinebileceğimiz her türlü deneyimi kastederler. Analitik önermeler kümesi olan mantık ve matematik bir tarafa, ilkece deneyim tarafından sınanamayacak her önerme bilişsel anlamdan yoksun, sahte bir önermedir. Sahte önerme, doğruluk değerine sahip olmayan, yani ne doğru ne de yanlış olabilen ancak önerme görünümünde sunulan bir ifadedir. Doğrulanabilirlik ilkesi, bilimin karşısında konumlanan metafizik, teoloji, etik, estetik gibi disiplinleri ve psikanaliz gibi sahte bilim olduğu düşünülen öğretileri eleştirmek amacıyla kullanılır. “Her şeyin özü ve ilkesi sudur”, “Madde ve ruh olmak üzere iki töz vardır” gibi metafizik ifadeler; “Tanrı vardır”, “Tanrı her şeyi bilendir”, gibi teolojik ifadeler; “Verilen sözler tutulmalıdır”, “Kürtaj yanlıştır” gibi etik ifadeler; “Güzel, Tanrısal ideanın tikelde duyumsanmasıdır”, “Dokuzuncu Senfoni, Ay Işığı Sonatından daha güzeldir” gibi estetik ifadeler gözlemle sınanamadıkları için anlamsız sayılırlar. Mantıkçı pozitivistlere göre bu ifadelerin doğruluğunu reddedenlerin karşı iddiaları da bilişsel açıdan diğerleriyle aynı konumdadır. Sözgelimi “Tanrı yoktur” ifadesi, “Tanrı vardır” ifadesi kadar anlamsızdır. Anlamsız, sahte önermeler gerçekte sadece duygusal tepkilerimizi dile getirirler. Sözgelimi Çevre’nin önde gelen düşünürlerinden Rudolf Carnap’a göre monizm dengeli ve uyumlu bir yaşam tarzının, madde-ruh düalizmi ise yaşamı ezeli-ebedi bir kavga olarak gören bir kimsenin duygusal dışavurumundan başka bir şey değildir. Felsefenin önermeleri de doğrulanabilirlik ilkesinin süzgecinden geçer ve felsefe tarihinin büyük bir bölümünün metafizik olduğu ilan edilir. Bu bağlamda Spinoza, Schelling, Heidegger, Hegel, Bergson gibi birçok düşünür mantıkçı pozitivistlerin hedefinde yer alır. Viyana Çevresi düşünürlerine göre felsefe artık doğruluğu sınanamayan kuramlar ortaya koyan bir disiplin değil, bilimin kavram ve önermelerini açıklığa kavuşturan ve bilimin hizmetinde olan bir mantıksal-dilsel çözümleme etkinliğidir. O halde onlara göre bir yanda sözde bilgi sunan disiplinlerin karşısında hakiki bilginin tek örneği olan, önermeleri sadece gözlem terimleri içeren önermelere indirgenebilen bilim varken, diğer yanda tüm önermeleri analitik olan mantık vardır. “Empirik ve mantıksal bilginin dışında üçüncü bir bilgi türü yoktur.”

İlkeye getirilen eleştiriler. Doğrulanabilirlik ilkesi pek çok açıdan eleştirilmiştir. Sözgelimi Isaiah Berlin bir önermeyi doğrulamadan önce onun ne anlama geldiğini bilmek gerektiğini, önermenin anlamını bilmeden onu doğrulamanın mümkün yöntemlerini düşünmenin makul olmadığını belirtir. Anlam ile doğrulama yöntemini özdeşleştiren mantıkçı pozitivizmin öne sürdüğünün aksine anlam doğrulamadan önce gelir. Daha önemli bir eleştiri, doğrulama ilkesinin, kendisinin koyduğu ölçüte uymadığını, başka bir deyişle onun gözlemle doğrulanamayan, bu nedenle de anlamsız bir ifade olarak sayılması gerektiğini vurgular. Bir diğer eleştiri anlamlı önermeleri anlamsız olanlarından ayırma ölçütü olarak kullanılan ilkenin aslında önermelere uygulanamayacağını çünkü önermelerin doğaları gereği anlamsız olamayacağını ve her önermenin bir doğruluk değerine sahip olduğunu dile getirir. Yine, genel yasa önermelerinin ilkece bile kesin olarak doğrulanamayacakları göz önüne alındığında doğrulama ilkesi, mantıkçı pozitivistlerin hiç istemediği bir şeye, bilimin önermelerini metafiziğin konumuna düşürür. Bu nedenle doğrulama ilkesi mantıkçı pozitivist düşünürler tarafından çeşitli şekillerde yenilenmiştir.

KAYNAKÇA

Berlin, Isaiah. “Verification”. Concepts and Categories içinde, 15-40. Editör Henry Hardy. Princeton: Princeton University Press, 2013.

Carnap, Rudolf. Philosophy and Logical Syntax. London: Kegan Paul, 1935.

Carnap, Rudolf. “Replies and Systematic Expositions”. The Philosophy of Rudolf Carnap içinde, 859-1013. Editör P. Arthur Schilpp. Illinois: Open Court, 1963.

Feigl, Herbert ve Albert E. Blumberg. “Introduction”. General Theory of Knowledge içinde, xvii-xxvi. Moritz Schlick. Çeviren Albert E. Blumberg. New York: Springer-Verlag, 1974.

Yazar : Onur KABİL (Sakarya Üniversitesi)