doğruluk

[Yun. aletheia / ἀλήθεια] [Alm. Wahrheit] [Fr. vérité] [İng. truth] [Ar. hakikat]

1.(Genel Olarak): Doğruluk kavramı felsefede özellikle hakikat, gerçeklik gibi kavramlarla aynı anlamda kullanılsa da onlardan farklıdır. Hakikat anlamında kullanıldığında aletheia kavramı olarak geçer ve meydana çıkma, doğru, sahici olan gibi anlamlarda kullanılır. Doğruluk veya hakikat nerede aranmalıdır? Başlangıçta metafiziksel bir anlamda kullanılan doğruluk zamanla beraber yargıda aranan bir özellik olarak konumlanmıştır. Bu yönüyle de özellikle günümüzde semantik, mantık ve matematiksel boyutlarıyla tartışılan bir kavram olmuştur. Mantık tarihinde doğruluk değerleri bağlamında çokça işlenmiştir. Değişen felsefe teorileri bağlamında doğruluk kavramının da farklı bağlamlarda irdelenmesi ve farklı anlamlarına ağırlık verilmesi gayet anlaşılırdır. Doğruluğun kendisinin ne olduğu veya ölçüt olarak ele alındığında nasıl anlaşılması gerektiği bile ayrı bir tartışma konusu oluşturmaktadır. Doğruluk bir şeyin doğru olması anlamında kullanıldığında zorunlu olarak belirli bir önermeyi varsaymaktadır. Çünkü doğruluk daha çok bir önermenin doğruluğu anlamında kullanılmaktadır.

Doğruluk bilgi felsefesinin temel konularından hatta bilginin üzerine inşa olunan temel meselelerinden biridir. Bilgi fenomeni “doğruluk” idesine ve bu ideyi konu alan bir felsefe disiplini olarak doğruluk öğretisi denilen disipline ait bir konu olarak görülür. Her bilgi teorisi de herhangi bir doğruluk tasarımı ile işe başlamaktadır.

Günümüzde doğruluğun metafizik anlamından ziyade daha çok dilsel anlamı veya mantık-matematiksel anlamı üzerinde durulmaktadır. Analitik felsefenin yaygınlık kazanmasının bunda etkisi büyüktür. Burada önermenin ölçütü anlamında daha çok doğruluk kavramı karşımıza çıktığından tarihsel olarak bu bağlamda kullanımlarına örnekler verilecektir.

i.(Platon) Platon’a göre önermenin doğruluğu gerçekliğe uyması olarak anlaşılırken, tersi durum olan yanlışlık ise varolmayanı varolan olarak söylemek şeklinde anlaşılmaktadır. Burada doğruluk bilgi ve nesnesinin uyumlu olmasında aranmaktadır.

ii.(Aristoteles) Aristoteles hocası Platon gibi doğruluğu yine gerçeklikle uyumda görüp, var olanın var olduğunu söylemenin ve var olmayanın da olmadığını söylemenin doğruluk olduğunu iddia eder. Benzer şekilde var olmayanın var olduğunu söylemek de yanlışlık şeklinde tanımlanmaktadır. Kısaca söylemek gerekirse, olanın olduğunu, olmayanın da olmadığını söylemenin doğruluk olduğu ortaya çıkmaktadır.

iii.(Descartes) Doğruluğu açık ve seçik kavramlarında görmektedir. Bir önerme açık ve seçik olarak ortadaysa, herhangi bir şüphe içermiyorsa o önermenin doğru olduğu söylenebilir. Ayrıca akıl ve duyuların, hafızanın hepsinin birden işe koşulduğu bu bilgilerin birbirleriyle tutarlı da olması doğruluk için şarttır. Çünkü Descartes ile beraber özne daha çok merkeze alınmıştır ve dolayısıyla onun akıl içerikleri daha çok bilgide rol oynamaya başlamıştır. Yani ağırlık noktası nesne veya özne-nesne ilişkisinden ziyade özneye kaymıştır. Bilgi ve doğruluk için de özne yani zihin ve zihin içerikleri böylece ağırlık noktası olmuştur.

2.(Doğruluk kuramları) Doğruluk, doğruluk değeri anlamında ele alındığında çeşitli kuramlar üzerinden değerlendirilir. Doğruluk kuramlarını bilmek doğruluk kavramının da daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Doğruluk kuramlarından başlıcaları; mütekabiliyetçi (correspondance) doğruluk kuramı, tutarlılık (coherence) kuramı, pragmatist doğruluk kuramıdır. Alışılagelmiş doğruluk anlayışı olan mütekabiliyetçi (karşılıklılık) kuram, bilginin doğruluğunu bilgi ile nesnenin yahut gerçekliğin uyuşmasında ararken, tutarlılık düşüncelerin birbirleriyle uyumlu olmasında arar. Pragmatizm kuramı ise doğruluk ölçütü olarak faydayı baz almaktadır. Karşılıklılık kuramı, Aristoteles gibi filozoflarda karşımıza çıkarken, pragmatizm özellikle John Dewey gibi düşünürlerin fikirlerinde görünmektedir. Descartes ve John Locke bilginin doğruluğunu daha çok bilginin kaynağını oluşturan fikirlerin tutarlılığında görmektedirler. Çünkü doğruluk onlar için idelerin, fikirlerin birbiriyle uyumlu olmasına bakılarak ancak bulunabilir. Anlaşılmaktadır ki bilginin doğruluğu ile ilgili kuramlar farklı doğruluk kıstaslarını tercih ederler. Bu kıstaslardaki farklılıklar da doğruluğun da farklı anlam kazanmasına ve bilginin doğruluk ölçütünün farklı filozoflarca çeşitli şekillerde savunulmasına yol açmaktadır.

Son dönem felsefede doğruluğu farklı bir bağlamda; epistemik doğruluk teorileri çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini savunanlar da vardır. Burada doğruluğun gerekçelendirme, ispatlama gibi epistemolojik kavramlarla ilişkisi öne çıkarılmaktadır.

KAYNAKÇA: 

Diemer, Alwin. “Bilgi Kuramı”, Günümüzde Felsefe Disiplinleri içinde, 153-169.  Derleyen/çeviren, Doğan Özlem, Ara Yayıncılık, İstanbul, 1990.

Allen, Barry. Truth in Philosophy. Cambridge: Harvard University Press. 1995.

ÖNERİ KAYNAKLAR:

Raatikainen, P. “Truth and Theories of Truth”. The Cambridge Handbook of the Philosophy of Language içinde, 217-232. Cambridge: Cambridge University Press. 2021.

Tepe, Harun. Platon’dan Habermas’a Felsefede Doğruluk ya da Hakikat. Ankara: İmge Kitabevi. 2003.

Locke, John. İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme. Çev. Vehbi Hacıkadiroğlu. İstanbul: Kabalcı Yayınevi. 1996.

Yazar : Elife KILIÇ (Kırklareli Üniversitesi)