Erigena, Johannes Scottus

[Alm. Johannes Scottus Eriugena] [Fr. Jean Scot Érigène] [İng. John Scotus Erigena; Johannes Scottus Eriugena]

Batı Ortaçağ Hıristiyan felsefesinde erken monastik dönemin en özgün filozofu 9. yüzyılda yaşamış Johannes (800-877) bir el yazmasına Eriugena imzası attığı ve 17. yüzyılda ise genel olarak tüm İrlandalı filozoflara ‘John Scottus’ ön ismi getirildiği için günümüze kadar John Scottus Eriugena ismiyle bilinmiştir. Karolenj Rönesansı’nın dahi filozofu Eriugena, yaşadığı yüzyılda değil 12. yüzyılda keşfedilmiştir. İrlanda manastırında öğrendiği Eski Yunanca bilgisi Kapadokyalı Babalara kadar Greko-Hıristiyan kaynaklara erişim sağlamış ve Latin dünyasına hiç bilmediği bir kapıyı aralamıştır. Hıristiyan Neoplatoncu Pseudo-Dionysios olarak bilinen Areopagiteli Dionisius’un Corpus Dionysii, Aziz Gregorius olarak bilinen Nissalı Gregorius’un ise De Hominis opificio (İnsanın İşi Üzerine) eserlerini Latinceye çevirmiştir.

Eriugena, 850 tarihinde Fransa’da teolojik bir kader tartışması sonrası 851 tarihli De praedestinatione (Alınyazısı Üzerine) eserini yazmış ve aklı, otorite ve imanın önüne koymak gibi Hıristiyan teolojisiyle uyuşmayan düşüncelerinden ötürü mahkûm edilmiştir. 865-866 tarihlerinde beş kitaptan oluşan ve usta ve çırak arasında geçen bir diyalog biçiminde yazdığı magnum opusunu —De Divisione Naturae (Doğanın Bölümlenmesi Üzerine)— kaleme alır. Eriugena bu eserinde Hıristiyan bir Neoplatonist olarak, Batı Ortaçağ Hıristiyan felsefesinin ilk büyük spekülatif ve tutarlı felsefe sistemini ona özgü bir kozmoloji kuramıyla geliştirmiştir. Bu kozmolojinin en yüksek ilkesi, hareketsiz kendiyle özdeş olan bir, tek tek şeylerin toplamı (universitas) olarak doğayı (physis) var eden ve yine bu tek tek şeyleri kendisinde var eden birdir. Doğayı oluşturan şeyler, duyumsamanın ya da zihinsel faaliyetin konusu olan şeyler de olabilir, olmayan şeyler de olabilir; aklın konusu olarak varolan şeyler olabilir, yok olup gidecek olduğu için varolmayan şeyler de olabilir. Dolayısıyla Eriugene’ya göre doğada olan ve olmayan şeyler mevcuttur. Gerçeklik bu mevcudiyettir. De Divisione Naturae eserinin birinci kitabında doğayı dörde ayırır. Doğa, yaratma ile yaratılan arasındaki ilişkilerdir: (1) yaratan - yaratılmayan, (2) hem yaratan – hem yaratılan, (3) yaratmayan - yaratılan, (4) ne yaratan ne de yaratılan. Birincisi, olan ve olmayan her şeyin nedensiz nedeni Tanrı'dır. İkincisi, ilk nedenlerdir (praedestinationes). Üçüncüsü, uzay ve zamana tabi uzamı olan zamansal şeylerdir. Dördüncüsü, olmayan şeylerdir. Bu ilişkilerde her şey yaratandan ve yaratanla süredurur ve hareket eder. Tanrı’nın şeyleri yaratması, onlarda belirmesi (theophany) demektir; şeyler Tanrı’nın edimselleşmesidir. Bu bakımdan Tanrı bir orta terim ya da ortamdır. Eriugena burada Hıristiyan teolojisindeki teki, diyalektik yoluyla panteist öğelerle sentezlediği bir kozmoloji kurmuş gibi görülebilir. Ancak, yaratan ve yaratılan arasında fark gözetmeyen panteist monizm, ikinci kitapta Tanrı’yı cins, mahlukatı ise tür olarak belirleyerek reddedilir. Birinci bölünme kategorik bir bölünmedir. Diğer bir deyişle, yaratan ama yaratılmayan doğa yalnızca Tanrı’dır: Natura quae creat et non creatur. Yine aynı şekilde, Tanrı’yı transendent varlık olarak tasarlamakla Hıristiyan teolojisiyle hizalanır. Dolayısıyla, doğanın bölünmesi hiyerarşiktir.

Eriugene’ya göre, doğanın bölümlerine dair bilgiyi, olumlama ve olumsuzlama (evetleme ve değilleme/yadsıma) yoluyla ediniriz. Olumlama yaparken, yaratılan her şeyde yaratanı olumlamanın, yani bilgisini edinmenin yolu, onu bir nedensellik içerisinde düşünmektir. Tanrı, yaratılanda bir etki olarak yüklemlenir. Olumsuzlama ise yüklemleme yapmamaktır; nedensellikten çıktığımızda, yaratılan şeylerde Tanrısal bir töz bulunmadığını görmemizdir. Dolayısıyla, Eriugena’nın yönteminde olumlama yaparken doğa hiyerarşisi yoktur, olumsuzlama yaparken vardır. Yine bu diyalektik metodun uygulaması olarak, Tanrı söz konusu olduğunda olumsuzlama esastır. ‘Tanrı bilge değildir’, ‘Tanrı gerçek değildir’ olumsuzlamaları sadece metaforik olumsuzlamadır ve aslında Tanrı üst-bilgeliktir ve üst-gerçekliktir demenin negatif yoludur. Bu bakımdan Tanrı’nın varlığını biliriz ama neliğini bilemeyiz. Dolayısıyla, olumlama ve olumsuzlama arasında bir çelişki yoktur. Burada Eriugena’nın formal olarak olumsuzlama bulunmayan ‘üst-…’ ifadesinin aslında bir olumsuzlama olduğunu iddia etmesi, Tanrı’ya yüklemlenecek her kategorinin insan aklı için kavranamaz olan bir ‘üst-öz’ ile yadsınmasıdır. Bunun için negatif teoloji doğa bölümlerinin ilkini anlamak için esastır.

Eriugena için, olan ve olmayan şeylerin toplamı olarak doğaya bakmanın diyalektik bir yolu hep vardır. Doğa bölümünün ikincisinde tüm yaratılmışların özü olarak ilk nedenler bulunur. Yaratılış zamansal değil, ezeli ve ebedi bir işlem olduğu için yaratılmış ilk nedenlerin diğer yaratılmışlara zamansal değil mantıksal bir önceliği vardır. Eriugena, Neoplatonist bir şekilde tüm yaratılmışların ilk nedenlerden pay aldığını söyler. Bu bakımdan sadece yaratılmış değil, aynı zamanda katılımcıları da yaratan ilkelerdir. İlk nedenler de tıpkı kendilerinden pay alan yaratılmışlar gibi, Tanrı’dan pay almış olmalarıyla yaratılmış ilkelerdir. Doğa bölümlerinde üçüncü bölünmeye geldiğimizde, birinci ve ikinci bölüm arasındaki ilişkinin aynısını ikinci ve üçüncü bölümde görürüz. Üçüncü bölümde ise insan varlığı (animal rationale) başta olmak üzere diğer şeyler bulunur. İnsan, her ne kadar rasyonel hayvan olsa da tek bir ruhu vardır ve bu yönüyle maddi dünya ile tinsel dünya arasında bir eklem yeridir. Sadece hayvanlarla değil, bitkilerle ve hatta meleklerle bile paylaştığı kapasiteleriyle insan mikrokozmik yaratılıştır. Dördüncü bölümde, her şey nasıl Tanrı’nın hiçlikten yaratımıyla varsa, yine her şeyin ona döneceği ve bu nedenle Tanrı’nın sadece etkin neden değil, aynı zamanda erek neden olduğu görülür. Dolayısıyla doğanın bölümlerinde tüm sonlar başlangıçtır. Yaratılan her şey Tanrı’ya dönme arzusuyla doludur. Hz. İsa’nın yaptığı tüm insanlığı Tanrı’ya geri döndürmektir. Bu yaratılan her şeyin Tanrı’da soğrulması gibi panteist bir tasarım olmaktan çok, görünüşler değişse de tözlerin değişmeksizin Tanrı’ya doğru yükselmesi, örneğin insan bedeninin çürümesi ama diğer yandan insanın tinselleşerek Tanrı’ya doğru yücelmesi anlamına gelir.

KAYNAKÇA

Copleston, S.J., Frederick. A History of Philosophy, Volume II: Medieval Philosophy, New York: Image Book, 1993.

Çotuksöken, Betül & Babür, Saffet. Ortaçağda Felsefe. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2000.

Moran, Dermot. The Philosophy of John Scottus Eriugena: A Study of Idealism in The Middle Ages, Cambridge: Cambridge University Press, 1989.

Moran, Dermot ve Guiu, Adrian. “John Scottus Eriugena”. The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2021 Edition), haz. Edward N. Zalta.

URL: https://plato.stanford.edu/entries/scottus-eriugena/#Peri çevrimiçi 29 Mayıs 2023

Yazar : Özlem ÜNLÜ (Selçuk Üniversitesi)