eşitlik

[Alm. Gleichheit ] [Fr. égalité ]  [İng. equality ] [Es. T. müsavat ]

Genel olarak. Eşitlik ilkesi, her şeyin herkese dengeli bir biçimde dağıtımı, herkesin aynı doğaya sahip olmasından kaynaklı aynı konum ve değere sahip olması ve insanlar arasında eşdeğer olma bakımından ayrım gözetilemeyeceğini belirtir. Eşitlikte, toplum içindeki bireyler aynı haklara sahiptir ve eşitliğin özünde, tüm insanların hak, adalet, özgürlük ve fırsatlar bakımından eşit muamele ve kabul görmeleri gerektiği düşüncesi vardır. Eğer bütün insanların toplumsal, siyasal ve ekonomik olarak eşit oldukları kabul edilirse eşit bir düzen sağlanacaktır. Eşit bir toplumda siyasi, sosyal ve ekonomik hak ve fırsatlara erişim bağlamında herhangi bir sorun yoktur, adaletin bütün yurttaşlar arasında eşit olarak sağlandığı bir yapı vardır. Genel olarak eşitlikte bir ölçüm aralığı söz konusudur ve bu ölçümde kişilerin aldığı değer aynıdır. A ve B’nin eşit olması, her ikisinin de birbirinden üstün tutulamayacağı anlamına gelir. 

Farklı türleri. Eşitlik, farklı alanlarda farklı tanımlamalarla karşımıza gelir. Ahlaksal eşitlik, siyasi eşitlik, hukuki eşitlik vb.

-ahlaksal eşitlik, insanın sadece insan olmasından dolayı eşit haklara sahip olması;

-siyasi eşitlik, yöneticilerin eşit oy ilkesine göre seçimi,

-hukuki eşitlik ise yasalar karşısında hak bakımından eşitliktir.

Bireyler arasında neyin nasıl bölüştürüldüğüne bağlı olarak da eşitlik belirlemeleri yapılır. Bunlardan

-faydacı eşitlikte, en yüksek sayıda insana en yüksek mutluluğu sağlayacak eşitlik sistemi gerçekleştirmek temeldir. Temel ihtiyaçlar eşit biçimde dağıtılırsa eşit oranda toplumsal mutluluğa katkı sağlar.

-tarafsız eşitlikte hiçbir insanın yaşamı bir diğerinin yaşamından daha fazla veya daha az önemli değildir. Tarafsız eşitliğe yönelmek kötü durumda olana daha fazla faydalıdır.

-biçimsel eşitlik, farklı bir davranışın gerekçelerinin sunulması gerektiğini belirtir.

-kıyaslanamazlık çerçevesinde eşitlik, insanlar biricik ve kendilerine özgü varlık olmalarından dolayı eşit muamele görmelidir. Dolayısıyla başkalarıyla kıyaslanamaz, onlardan daha aşağı veya üstün görülemez.

-teolojik bakımda eşitlikte ise insanlar, doğaları ortak olduğu ve tanrı tarafından yaratıldığı için eşittir.

Toplumsal eşitlik, siyasi eşitlik, ekonomik eşitlik şeklinde de biçimlenen eşitlik, varlıksal eşitlik, fırsat eşitliği ve şartlarda eşitlik olarak da ayrılır.

-varlıksal eşitlikte, Tanrı karşısında herkes eşittir.

-fırsat eşitliği, herkesin aynı başlangıç noktasına ve eşit yaşam şansına sahip olması olup sınıf, ırk ve cinsiyet gibi unsurlar kişinin toplumda istediği pozisyonları elde etmesini etkilemez. Fırsat eşitliği, şartlarda eşitliğin doğal bir sonucudur.

Buna göre;

-Şartlarda eşitlik, bireylere fırsat eşitliği verilirken onların başlangıç noktalarının da eşitlenmesi demektir. Şartlarda eşitlik sağlanmadan fırsatta eşitlik sağlanmaz.

-Sonuçlarda eşitlik, Pozitif ayrımcılık olarak da bilinmekte olan bu eşitlik türü avantajsız gruplara bazı imtiyazlar verilir.

Çağlara ve Düşünürlere Göre Eşitlik. Antik Yunan felsefesinde eşitlik kavramı, insanın insan olması bakımından değer kazanır. Akıl varlığı olmasıyla diğer canlılardan ayrılan insan, akıl yürüten parçasıyla diğer insanlarla eşit olur. Ancak Yunanlılar kendilerinin dışındaki toplumları barbar olarak görmüş ve Demokrasiye yönelmelerine rağmen Aristokratik ve Monarşik düşünce tarzından dolayı köle-efendi ayrımı yapmıştır. Antik Yunan’da eşitsizlik-eşitlik kavramı çerçevesinde Aristoteles, eşit olanlara eşit muamele, eşit olmayanlara da eşit davranılmaması gerektiğini savunur.

Ortaçağ anlayışında eşitlikte tüm insanlar tinsel bakımdan eşit, yüce Tanrı karşısında bir ve aynıdır. Rönesans ve Reform hareketleriyle beraber eşitlik kavramı değer kazanmaya başlamış, 17. yüzyılda içeriği biraz daha zenginleşmiştir. 18. Yüzyılda insanın yüceliğine duyulan saygı ön plana geçmiştir. 19. Yüzyılda düşünce akımlarının egemenliğiyle, eşitlik ilkesini temel alan yönetim biçimleriyle tüm insanlara farklı yetenek ve kapasitelerle kendini eşit bir biçimde gerçekleştirme olanağı tanınması gerektiği savunulmuştur. 18. ve 19. yüzyıllar eşitlik ilkesi bağlamında birer dönüm noktasıdırlar. Örneğin 18. Yüzyıl Aydınlanma düşünürlerinden John Locke’a göre eşitlik, devlet tarafından sağlanmalıdır ve devlet yasalar aracılığıyla her yurttaşına eşit mesafede durmalıdır. Bununla birlikte Locke, bir liberal olarak mülkiyet hakkını savunmasıyla gerçekte eşitsizliğin kaynağını bize verir. 18. Yüzyılda eşitlik ilkesini kendine çıkış noktası alan J.J. Rousseau, insanoğlunun doğa durumunda eşit ve özgür olduğunu ancak uygarlık adı altında, bir kişinin bir yeri çitle çevirip burası benimdir diyerek mülkiyet sahibi olmasıyla eşitlik ilkesini yerle bir ettiğini düşünür. Du Contra Social (Toplum Sözleşmesi) ve L'origine et les fondements de l'inégalité parmi les hommes (İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı) adlı eserlerinde bunları belirten Rousseau, adalete giden yolun eşitlikten geçtiğini bildirir. Fransız ihtilalinin temel parolası olan eşitlik, özgürlük, kardeşlik ilkesini savunur. Kendisine eşitlik yerine özgürlüğü çıkış noktası olarak alan Kant ise özgürlük gerçekleştirildikten sonra eşitliğin de beraberinde geleceğini belirtir.  İnsanın eşitliğini herkeste ortak olan akıl ve kişilik kapasitesine bağlayan Kant için, bize adalette eşitlik talep etme yetkisi veren de bu ahlaki kişiliğimizin eşitliğidir. 18. Yüzyılda eşitlik ilkesinin teorik yapılanması 19. Yüzyılda özellikle Karl Marx ve Sosyalizm aracılığıyla uygulama alanına girer. Marx için tüm insanlar benzer ihtiyaçlar doğuran ortak bir doğaya sahip olması bağlamında eşittir. Kişiler dünyayı nesnelleştirerek onu dönüştürür. İnsanın özü ise yaratma ve üretme çerçevesinde aynıdır. Ancak kapitalist toplum aracılığıyla kendine yabancılaşan insan eşitsizliğin esiri olur. Ona göre temel ilkesi eşitlik olan sosyalizm, insanların kendini gerçekleştirmesinde bir aracı olacaktır.

KAYNAKÇA

Arnhart, L. Siyasi Düşünce Tarihi,  Çeviren  A. K. Bayram, Ankara: Adress Yay., 2011.

Demir, A., Kant Ahlak Siyaset, Ankara: Siyasal Kitabevi, 2020.

Demir, A., John B. Rawls Eleştirel Bir Yaklaşım, Ankara: Siyasal Kitabevi,  2018.

Gaus, G. F., Siyaset Kavramları ve Siyaset Kuramları, Çeviren N. Akdere, Ankara: Phoenix yay.,  2016.

Gökberk, M., Felsefe Tarihi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1996.

Heywood, A.,  Siyasetin Temel Kavramları, Çeviren H. Özler, Ankara: Adres Yay 2012.

Nagel, T., Equality and Partiality, New York: Oxford University Pres, 1991,s.64.

Rousseau, J. J., İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı, İstanbul: Say Yay., 1995.

Yazar : Aysel DEMİR (Kırıkkale Üniversitesi)