Feuerbach, Ludwig

1804-1872 yılları arasında yaşamış ve Marks üzerindeki etkisiyle ün kazanmış olan Alman maddeci filozofu.

19. yüzyıl Alman materyalizminin ilk düşünürü olan Feuerbach'ın temel eserleri Kritik der hegelischen Philosophie [Hegel Felsefesinin Eleştirisi], Grundzätze der Philosophie der Zukunft [Geleceğin Felsefesinin İlkeleri], Das Wesen des Christentums [Hristiyanlığın Özü]’tur.

Felsefesi, bir hümanizm ve doğalcılık şeklinde gelişen, dine ilişkin eleştirisi, insanlıkla ilgili doğruların bilinçsizce yansıtılmasını ifade eden Feuerbach, felsefeye önce Hegel'in nesnel idealizmini benimseyerek başlamış, fakat daha sonra tinselcilik/maddecilik karşıtlığında, maddeciliğin tarafında olmuştur.

Dinin gerçek ya da antropolojik özünü çözümleme çabası içine giren Feuerbach, Tanrı'nın, insanın içedönük doğasının dışadönük karşılığı ya da yansıması olduğunu iddia etmiştir. O, Tanrı'ya yüklenen çeşitli sıfatları tartışarak, bu niteliklerin, insan doğasının farklı ihtiyaçlarının karşılığı ve ifadesi olduğunu savunmuştur. Tanrının insandan bağımsız bir varlığı olduğu görüşünün, bu çerçeve içinde, vahiy ve kutsal nesnelere inanmaya yol açtığını öne süren Feuerbach, teolojiyi antropolojiye indirgemiştir. Ona göre, insan kendisinde görmek istediği, bununla birlikte görmeyi başaramadığı nitelikleri, hayalî bir varlığa yansıtmakta, bunu yaptığı için de, kendisini söz konusu varlık karşısında küçülterek, öz benliğinden soğumakta ve kendisine yabancılaşmaktadır.

Feuerbach'ın din konusundaki bu görüşleri, birçok bakımdan önemli olup, Aydınlanma düşünürlerinin birçoğundan daha ileridedir. Dinin yanlış olsa bile, bunun dinin değersiz olduğunu göstermediğini savunan Feuerbach, onun kökünde insanın ihtiyaç ve arzularının bulunduğunu söylemiştir. Dinin bu açıdan çözümlenip, ondaki mistik öğelerin ayıklanmasının, insana yabancılaşmış yetilerini yeniden kazandıracağını ve ona ihtiyaçlarını, yanılsamayla değil de, gerçek bir biçimde karşılamasının yollarını öğreteceğini savunan Feuerbach, Geleceğin Felsefesi adlı eserinde, felsefenin de, söz konusu dinî eleştiri sayesinde gelişebileceğini öne sürmüştür.

Başka bir deyişle, çağının spekülatif felsefesini, felsefenin bilimle olan doğal ittifakını bozup, onu dinin etkisi altında sokmasından dolayı şiddetle eleştiren Feuerbach, Hegel’in felsefeyle dini uzlaştırmasının, felsefeyi teolojiye dönüştürdüğünü söylemiştir. Teoloji, ne din ne de felsefe olup, ona göre, din karşısında tercih edilebilir de değildir. Din, insan ve insanlıkla ilgili çarpıtılmış doğrulan içeren gerçek öz ya da içerik iken, teoloji yanlış öz ya da dinin yanlış şeklidir ve dine kıyasla, insan açısından çok daha büyük bir yabancılaşmayı içerir.

Bundan dolayı, felsefe, evreni soyut kavram ve fikirlerden hareketle yeni baştan, sistematik bir biçimde kurma çabasında, dine öykünmemeli, bunun yerine eleştirel olup, maddeci bir bakış açısını somutlaştırmalıdır. Çünkü idealizm, Feuerbach'a göre, soyut kavram ve evrensel fikirleriyle, dine çok yaklaşır. O, bu açıdan, tıpkı empiristler gibi, felsefenin başlangıcının sonlu, belirli ve aktüel olanda olduğuna inanmıştır, bununla birlikte, Feuerbach, kendisinden önceki deneycilerin, tekyanlılığına düşmeme çabası vermiştir.

Buna göre, insan izlenimlerinin pasif bir alıcısı değildir, tam tersine deneyin kuruluşuna etkin ve üretici bir biçimde katılır. Bu katılım ise Kant'ta olduğu gibi, transendental bir egonun etkinliğinden çok, kişinin bir bütün olarak kendisidir; bilgide söz konusu olan, kişinin, anlayış ve aklı olduğu kadar, çıkarları, tutkuları, umut ve korkuları da içeren pratik faaliyetidir. Bilginin duyumsal, fizikî bir varlığın bilgisi olduğunu, başka insanlarla olan ilişkileri içerdiğini, tarih içinde bir yere yerleşmiş toplum ve kültürlerce taşınıp aktarıldığını, pratik ve sosyal olduğunu dile getiren Feuerbach, insanlığın ancak ve ancak dini ve spekülatif felsefeyi aştığı zaman, problemlerini, yanılsama içinde değil de, ciddî ve gerçekçi bir biçimde ele alabileceğini öne sürmüştür.

Bu ise, liberal bir siyaset anlayışıyla doğa bilimlerinin kapsamlı bir biçimde uygulanışını birleştirmek suretiyle olur. Buna göre, insan doğa bilimleri yoluyla teknolojisini geliştirecek, hastalıklarla, doğal felaketlerle daha iyi bir biçimde mücadele edip fizikî varoluşunu güvence altına alırken, liberal bir siyaset ise, Avrupa devletlerinin kurumlanın modernize edecek, ve demokratik reformları sağlayacaktır.

Yazar : Yazılıyor...Ömer Osman Sarı (Kırklareli Üniversitesi)