Fichte, Johann Gottlieb

(1762-1814) Alman filozofu. Kant sonrasında Alman İdealizmi olarak anılacak felsefi akımın Friedrich Wilhelm Joseph (von) Schelling ve Georg Wilhelm Friedrich Hegel ile birlikte en önemli üç filozofundan biridir.

Yaşamı. Erken yaşta gösterdiği üstün zekâsı ve öğrenme yeteneği sayesinde, doğduğu köyün toprak sahibi soylusunun gözüne girer ve iyi bir eğitim alır. Buna karşın hamisinin 1784’te ölmesiyle teoloji eğitimini yarım bırakmak zorunda kalır ve özel öğretmenlik yapmaya başlar. 1790’dan itibaren Kant felsefesine eğilir. 1793 yılı sonunda Jena Üniversitesi’ne felsefe profesörü olarak davet edilir ve ateizmle suçlanacağı 1799 yılına kadar burada kalır. Suçlamalar üstüne istifa ederek görece daha liberal bir havanın egemen olduğu Berlin’e gider.  1805’te Erlangen Üniversitesi’ne profesör olarak atansa da 1807’de yine Berlin’e döner. 1811’de bir önceki yıl kurulmuş olan Berlin Üniversitesi’nin rektörlüğüne oybirliğiyle getirilir, ancak 1812’de görevinden istifa eder. Napolyon ordularına karşı verilen savaşların etkilediği bir Berlin’de 1814’te tifodan ölür.

Felsefesi. Fichte’nin filozof olarak ün kazanması, bir yanlış anlaşılmaya dayansa da, ilk kitabıyla birlikte gerçekleşir. 1792’de yazar adı belirtilmeden yayımlanan Versuch einer Critik aller Offenbarung (Tüm Vahyin Eleştirisine İlişkin Deneme), hem kitabın başlığındaki “Eleştiri” ifadesi hem de içeriğinde vahiy ile pratik aklı bir araya getirme çabası nedeniyle ilk başta Kant’ın sanılır. Kant’ın kitaba ilişkin övgü dolu sözleriyle Fichte filozof olarak sahneye çıkar ve Kant’ın felsefesini popülerleştiren Karl Leonhard Reinhold’un bilim olarak felsefe sistemi kurma fikrini devralır. Bu projenin temel fikri, felsefenin bir bilim olabilmesi için mutlak bir zemine dayanması ve o zemini ifade eden bir temel önermeden hareket etmesi gerekliliğidir. Bu temel önerme kendi kendisi tarafından belirlenmeli, kendisi dışında hiçbir şeye gönderme yapmamalıdır. 1794’te yayımladığı Rezension des Aenesidemus (Aenesidemus Eleştirisi) başlıklı metninde, Fichte’nin özgün felsefesinin iki ana fikrini buluruz: Kendinde-şey’in iptali ve zihinsel görü. Kant’ın bizi asla aşamayacağımız bir çembere kapattığını savunan Fichte’ye göre artık kendinde-şey diye bir şeyi varsaymaya gerek kalmaz. Öte yandan, öznenin failliğine bağlanamayacak her türlü kendinde şey fikri, öznenin özgür failliğini dışarıdan sınırlayacaktır ve bu nedenle de kabul edilemez. Zihinsel görüyse, Kant’ın duyusal görü kavramına karşı, ben’in kendi kendisini temele koyarak var ettiği, eylem ile nesnesinin özdeş olduğu temel edim olarak tanımlanır. Fichte “Felsefenin felsefesi” olarak tanımladığı Wissenschaftslehre’yi (Bilim Öğretisi), içerik olarak aşılamaz ancak lafzı açısından hala eksik gördüğü transandantal felsefeyi ilerletmek amacıyla önce Jena’daki öğrencilere sunar. Bu başlık altında tekrar tekrar kaleme alacağı (en öne çıkan versiyonları 1794, 1795, 1796, 1797, 1798, 1801, 1804, 1810, 1812 ve 1813 olarak sayılabilir) sisteminin temelinde, kendi kendisini belirleyen, özgür ve fail olan mutlak öznellik yer alır. Zihinsel görüde bu mutlak öznellik Ben=Ben olarak ifade edilir. Bu denklem aynı zamanda ampirik bilinç ile kendinin bilincinin kökensel birliğinin de ifadesi olur.

Fichte’ye göre benlik, teorik felsefe tarafından bir nesne ya da kavram olarak ele alınır ve asla anlaşılamaz. Bu nedenle felsefenin pratik akıldan hareket etmesi gerekir. Özgür, bilinçli ve arzu sahibi olan insan bireyi, kendi dışındaki dünya ile bu zeminde ilişkiye girerek onu kendisi için yaratır. Örneğin, insan yiyecek besin varolduğundan acıkıyor değildir. Tam tersine, acıkan bir varlık olduğundan karşısındaki kimi nesneler ona yiyecek olarak kimileri de yenmemesi gereken şeyler olarak görünürler. Dış dünyadaki nesneler ben’i sınırlandırmazlar, tersine, sonsuz olanaklar bütünü olarak ben o nesnelerle ilişkisinde kendi kendisini sınırlar. Önemli olan nokta, tüm bu faaliyetlerde, öznenin en edilgin gibi göründüğü ilişkilerde bile failin özne olması, asla başka bir failliğin nesnesi olmamasıdır. Nesneyle bilinçli öznenin deneyiminin başladığı temas anına Fichte Anstoss adını verir. Ancak bu Anstoss’un faili her zaman insandır, nesne değil. Başka bir deyişle, Leibniz’in penceresiz monadlarının sadece içeriden açılan pencereli halidir karşımızda olan. Aynı dönemde, Grundlage des Naturrechts (Doğal Hukukun Temeli, 1796) ve Das System der Sittenlehre nach den Principien der Wissenschaftsehre’yi (Bilim Öğretisi’nin İlkelerine Göre Etik Öğretisi Sistemi, 1798) yayımlayarak kendi felsefesini hukuk ve ahlak felsefesi alanına uyarlar.

Fichte sadece akademik bir filozof olarak değil, felsefesini geniş kitlelere aktarmaktan geri durmayan, üyesi olduğu ulusun o dönemdeki sorunlarına kafa yoran bir filozof olarak da kendisini gösterir. Fransız Devrimi üstüne (1793), bilim insanının görevi üstüne (1794), tarih felsefesi üstüne (1806) konferanslar veren ve metinler üreten, Alman ulusuna söylevler veren (1807-8), hatta mutlu yaşam amaçlı din öğretisi (1806) üstüne yazan düşünür, modern dünyada varoluş mücadelesi veren ve ulusal birliğini kurmaya çalışan Alman toplumuna, “mutlak özne” felsefesiyle bir benlik bilinci kazandırmayı hedefler.

Fichte kendi döneminden sonra büyük ölçüde unutulduysa da 20. Yüzyılın ortalarında Fransa’da, günümüzde de Anglosakson dünyasında yeniden canlandığını söylemek mümkündür. Bu yeniden canlanmada, kendi döneminin tam tersine, temel karşıtı (anti-foundationalist) bir filozof olarak okunduğu göze çarpar.

KAYNAKÇA

Alman İdealizmi I. Fichte, y.h. G. Ateşoğlu, E. A. Kılıçarslan, Doğu Batı Yayınları, 2021.

Felsefi Düşün, Fichte ve Alman İdealizmi, sayı 11, Pinhan, 2018.

Yazar : Ömer B. ALBAYRAK (29 Mayıs Üniversitesi)