Freud, Sigmund

1856-1939 yılları arasında yaşamış ve psikanaliz kuramının ve disiplininin kurucusu olan  tanınmış Avusturyalı ünlü hekim ve psikolog.

Yaşamı. Psikanaliz kuramının ve disiplininin kurucusu olan Sigismund Scholomo Freud, Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1856 yılında, döneminde Avusturya İmparatorluğu’na bağlı olan (günümüzde Çek Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan) Freiberg’te dünyaya geldi. 1939 yılındaki ölümüne dek ortaöğrenim döneminde okullardan öğrendiği Yunanca, Latince, İngilizce ve Fransızca dillerinin yanı sıra kendi çabalarıyla İbranice, İspanyolca ve İtalyanca dillerini de öğrenme çabası içinde oldu. Daha çok nöroloji ve fizyoloji üzerine odaklandığı altı yıllık tıp eğitiminden sonra psikiyatri alanında asistan olarak çalışmaya başladı. Yaşamı süresince araştırmalarını histeri, hipnotizma ve nevrotik bozukluklar üzerinde yoğunlaştırdı. Uzmanlığını tanımlayan bu alanlar dışında tarih, arkeoloji, mitoloji gibi alanlara da ilgi duyuyordu. Araştırmalarını temel olarak ruhsal problemler  ve bunlarla ilintisi içinde bilinçaltı kavramı üzerinde sürdürmüş olmakla birlikte  bilinçaltının keşfinden rüyaların yorumlarına, çocuk felcinden uygarlığın gelişim dinamiğine kadar geniş bir entelektüel düşünce dünyasına sahipti.

Bir yandan “bilinçaltını bilinç düzeyine çıkarırken” bir yandan da uygarlık kavramını rüyaların yorumu ve/veya arzuların gerçekleşimi üzerine oturtuyordu. Kendisine başvuran hastalarının kişilik özelliklerinin analiz ve yorumundan hareketle İnsan’ın doğasına ilişkin çıkarımların peşindeydi. Nitekim Freud bu tür gözlem ve analize dayanan araştırmalarından dolayı, görüşlerine ilgi duyduğundan olsa gerek, derslerini ve seminerlerini izlediği Alman düşünürü Franz Brentano tarafından, insan zihnini gözlem ve deneyler yoluyla inceleyen psikolog anlamına gelmek üzere “deneysel psikolog” olarak adlandırılmıştır. Hatta bu bağlamda yine Brentano’nun yönlendirmesiyle, psikolojide çağrışımcılığın babası olarak kabul edilen ve psikolojiyi "zihin kimyası" olarak tanımlayan İngiliz empirist filozof John Stuart Mill’in kimi denemelerini de Almancaya çevirmiştir.

Görüşleri. Belki de Mill’in eserleri ve düşünceleriyle tanışmasından sonra Freud kariyeri boyunca yürüttüğü tüm araştırma ve çalışmalarında aslında bir zihin-beden problemiyle uğraşmakta olduğunun farkına varmıştır. Eğitimli ve deneyimli bir nörolog olarak, bedenin nerede bitip zihnin nerede başladığı, düşüncelerin bedeni nasıl etkilediği ve düşüncelerin nasıl olup da ön plana çıkabildiği ile ilgili sorularla sürekli olarak karşı karşıya kalıyordu. Histeri, psikolojik süreçlerden kaynaklanmakla birlikte fiziksel belirtiler de gösteren bir hastalık olduğu için Freud, beynin nasıl olup da bedende bu kadar hasara yol açabilecek şekilde iş gördüğünü merak ediyordu. Bunlara benzer merakları Freud’u fiziksel ve zihinsel durumlar arasındaki ilişkiler üzerine birçok soru sormaya yönelmişti. Psikolojik bir travma nasıl olup da kendini fiziksel bir rahatsızlığa dönüştürüyordu? Bir anı, kişiyi hangi süreçler sonunda hasta edebiliyordu? Histeri hangi nedenlerden dolayı nasıl başlıyordu? Freud, zihinsel etkinliğin, fizyolojik durumlara bağlı olduğu, fakat onlarla özdeş olmadığı görüşündeydi.

Bu bağlamda dil sürçmesi, unutma gibi kimi nevrotik davranış özelliklerinin kökeninde, bastırılarak bilinçaltına itilmiş cinsel dürtülerin önemli etkilerinin olduğu saptamasından hareketle Freud, söz konusu dürtülerin en çok baskılandığı çocukluk dönemi yaşantılarının serbest çağrışım yoluyla bilinç düzeyine çıkartılması ilkesine dayanan terapötik bir yöntem olarak psikanaliz yöntemini ve dolayısıyla kavramını geliştirmiştir. Freud’a göre her eylemin bir nedeni olması gerektiğinden, yetişkinlikteki nevrotik bozuklukların da bir nedeni, bir temeli olmalıydı. Bundan dolayı, sanki Aristoteles’in sanatın işlevlerinden biri olarak kabul ettiği katarsis kavramından veya katartik yöntemden esinlenerek bilinç dışının “verileri”ni bilinç düzeyine “çağırma” yoluyla “nevrotik bozukluklar”ın kökenlerini günışığına çıkarma amacına yönelik bir yöntem olarak “psycho-analysis”i geliştirmiştir. Kurama göre psikanaliz yoluyla, hasta bilinçdışına itilmiş kimi arzu ve/veya içgüdüsel dürtüleriyle yüzleşerek onlardan arınmaya ve dolaysıyla kurtulmaya ve böylece “iyileşme”ye doğru yol alacaktır. Bu anlamda insan davranışlarının bilinçdışında kalan ruhsal çatışmalarla ilişkilerinin titiz ve dakik biçimde çözümlenmesi tekniği sayesinde Freud antropoloji, tarih, edebiyat kuramı gibi alanlara veya disiplinlere, insan yaşamını ve belki de giderek insanın yaşam deneyiminin dışavurumu olarak sanatı çözümlemede de literatüre önemli katkılar sağlamıştır.

Öte yandan Freud’un, bir yandan aşk, dil, iktidar, insan gelişimi ve ölüm hakkındaki kuramları tüm dünyada incelenip psikolojiden antropolojiye ve hatta edebiyat kuramlarına kadar birçok alana uygulanmışken; diğer yandan da aynı yaklaşımları başka bazı çevreler tarafından, vaka incelemelerinin, doktorun birkaç bulanık, küçük ipucundan hastanın dertlerinin nedenlerini çıkarsaması yüzünden dedektif romanlarına benzetilerek eleştirilere maruz kalmıştır. Freud için yalnızca bireysel psikoloji ve bireysel patoloji vardır, çünkü ruhta oluşan hiçbir şey bir şemaya, bir kurala uydurulamaz; bundan dolayı da her seferinde nedensellikler ayrıca, kendi tekliği içinde aranıp bulunmalıdır. Bir diğer eleştiri de, kuramın dilinin önemli ölçüde öznel oluşu ve davranışı etkileyen değişkenleri açık ve seçik olarak verememesinden ötürü davranışı önceden tahmin ve kontrol konusunda yetersiz kalmasıdır. Böylece psikanaliz, önceden tahmin edebilen bir bilim olarak değil, fakat sonradan açıklayan bir bilim olarak görülmüştür. Bundan dolayı da psikanalizin doğru mu yanlış mı olduğu sorusuna kesin bir yanıt verilememektedir.

KAYNAKLAR

Bruno, Frank J. Psikoloji Tarihine Giriş, çev. Nesrin Hisli, İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1982.

Muckenhaupt, Margaret. Bilinçdışının Kaşifi: Sigmund Freud, çev. Füsun Akatlı, Ankara: TÜBİTAK Yayınları, 2002.

Trupp, Michael S.  Freud Üzerine, çev. Muhsin Yılmaz, Bursa: Sentez Yayınları, 2013.

Zweig, Stefan. Freud ve Öğretisi, çev. Emin Eliçin, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1965.

Yazar : Muhsin YILMAZ (Uludağ Üniversitesi)