Gadamer, Hans-Georg

Temelde dil ve yorum konusunu ele almış, doğa bilimlerinin metodolojisine karşı, hermeneutik üzerinde ısrar etmiş olan çağdaş Alman filozofu.

Temel eserleri: Hegels Dialektik [Hegel'in Diyalektiği], Die Begriffsgeeschichte und die Sprache der Philosophie [Kavramların Tarihi ve Felsefenin Dili], Wahrheit und Methode [Hakikat ve Yöntem].

Dilthey'ın anlama temeli üzerinde yükselen epistemolojik hermeneutiğinden ayrılarak, ontolojik bir hermeneutik geliştirmiş olan Gadamer, anlamayı, insanın bir nesnenin ya da konunun üstünde ve karşısındaki öznel bir faaliyetinden çok, bir varlık tarzı olarak değerlendirmiştir. Başka bir deyişle, o, Dilthey'ın yaptığı gibi, insan bilimlerinin kendine özgü metodolojisi olarak hermeneutikten çok, insanın ya da tarihsel varoluşun doğasını açımlayacak anahtar olarak hermeneutikle ilgilenmiştir. Zira, ona göre, insan bilimlerinde söz konusu olan anlama ve yorum, biz insan varlıklarının hep içinde olduğumuz bir faaliyetin en açık ifadesidir.

Başka bir deyişle, anlama, tarihsel bir çerçeve içinde varolan bilinçli insanların kendilerini dünyaya bağlamaların en temel yolu, dünyayla kurdukları ilişkinin en açık ifadesidir. Buna göre, anlamanın, epistemolojik bir anlamdan çok, ontolojik bir anlamı vardır. Buradan da anlaşılacağı üzere, Gadamer doğal bilimsel aklın evrensel geçerlilik iddialarına, daha az evrensel olmayan ontolojik bir hermeneutikle yanıt vermiştir. Çünkü ona göre, hermeneutiğin kategorileri, yalnızca tarih, estetik değer biçmeyle, hukuki yorum gibi faaliyet ve disiplinlerin değil, fakat aynı zamanda ve daha çok, bilincin ve dünyamız olarak dünyanın ya da varlığın kategorileridir.

Yöntemli bilimlerin ya da doğa bilimlerinin sınırlılığını göstermeyi amaçlayan Gadamer, yöntem düşüncesinin fizik ve kimya gibi bilimlerde önemli bir rol oynadığını, fakat onun insan bilimlerindeki anlama ya da yorum faaliyetini hiçbir şekilde açıklayamayacağını, yöntemsel olmayan bu bilimlerin hakikate, yalnızca yöntemsel nesnellik iddialarından vazgeçip, insanın anlama yetisine dayanmak suretiyle erişebileceklerini öne sürmüştür. O, işte bu çerçeve içinde, yöntemli doğa bilimlerinin temelinin de, insandaki bu anlama kapasitesinde bulunduğunu savunurken, yöntem dogmatizmine karşı çıkmıştır. Çözüm, hermeneutikte, anlamın öznel ve tarihsel temelinde aranmalıdır.

Hermeneutik bağlamında, doğruluk problemini ele alan Gadamer, bu konuda Kant'tan beri iki temel yaklaşımın ortaya çıktığını görmüştür. Bunlardan birincisi, Kant, Husserl ve Frege gibi düşünürler tarafından savunulan, perspektiflerden bağımsız nesnel ve zamandışı bir hakikatin varolduğu görüşüdür. Bunun karşısında ise, Gadamer'e göre, Nietzsche'nin, tarih boyunca, kültürden kültüre değişen doğrular çokluğu, perspektifler bulunduğu, fakat mutlak ve değişmez bir doğrunun bulunmadığı görüşü yer almaktadır. Bu görüşlerden nesnelci bir bakış açısını yansıtan birincisini dogmatik, göreli bir doğruluk anlayışını yansıtan İkincisini de sorumsuz ve keyfî bir görüş olarak değerlendiren Gadamer, söz konusu görüşlerin eksiklerini giderecek yeni bir öğreti ortaya koymaya çalışmıştır.

O, bu çerçeve içinde özne ve nesneyi birbirinden ayırmanın güçlüklere yol açtığına, kişinin kendisini, zamandışı doğrulara ulaşma görüntüsü  altında, tarihsellikten koparma gayretinin bir yanılsamadan başka bir şey olmadığına işaret etmiş ve insan olarak durumumuzun özü itibariyle tarihsel olduğunu belirtmiştir. İçinde bulunduğumuz bağlamdan kurtulamayız; bununla birlikte, bu durum birbirlerine indirgenemez ve birbirleriyle uyuşmaz bir yorumlar çokluğuna yol açmaz. Biz insanlar tarihsel bir durumu, bir dünyayı paylaşıyoruz; Gadamer, bizim bu tarihsel bağlamda, çeşitli yorumlarımızı karşılaştırıp zıtlaştırarak, onları, tüm farklılıklarına karşın, bir potada eritebileceğimizi söyler.

Ona göre, hermeneutiğin nihaî ve en yüksek amacı, kendisini yavaş yavaş insanlık olarak görmeye başlayan bir insan topluluğunda dayanışma bilincini yeniden uyandırmaktır. Demek ki, insan yaşamının pratik boyutlarını vurgulayan, yalnızca soyut ve bilimsel olanı reddeden, geleneksel yöntemlere ve otoriteye karşı çıkan Gadamer, tarih bilincinin ve toplumsal bağlamın kaçınılmazlığı vurgulamış; nesnelciliğin kabul edilemez olduğunu söylerken, göreciliğin tek alternatif olmadığını belirtmeye özen göstermiş ve evrensel bir konsensüsün olanaklı olduğunu göstermeye çalışmıştır.

Yazar : YAZARINI BEKLEYEN MADDE....