Hegel, G. W. F.

Georg Wilhelm Fredrich Hegel (1770-1831), Alman İdealizminin ve genel olarak felsefe tarihinin en önemli filozoflarından biri.

Yaşamı ve etkilendikleri. Georg Wilhelm Fredrich Hegel, 27 Ağustos 1770 tarihinde Stuttgart’ta dünyaya gelir. Babası bürokrat olan Hegel, çocukluk yıllarından itibaren öğrenmeye meraklı ve bolca kitap okumayı seven biri olarak dikkat çekmiştir. Kendisine verilen harçlığı kitap almak için harcayan Hegel, kütüphane ziyaretleri yapmaktan hoşlanmaktaydı. Ciddi kitaplar okumayı seven Hegel, genç yaşlarında bile olgun kişiliğiyle dikkat çekmiştir. Küçük yaştan itibaren okuldaki hocalarıyla felsefe, sanat ve bilim üzerine konuşmaktan zevk almıştır.

Stuttgart’ta liseyi bitiren Hegel, Tübingen’de teoloji alanında yüksek öğrenimini tamamlar. Hegel, Teoloji Fakültesinde geleceğin büyük şairi Hölderlin ve filozofu Schelling ile arkadaş olur ve bir süre aynı odayı paylaşırlar. Lisede olduğu gibi fakültede de Antik Yunan ve Roma klasiklerine ilgi duyar ve hummalı bir şekilde okur. İlk kez Tübingen’de politikayla ilgilenmiştir. 1789 Büyük Fransız Devrimi sırasında Tübingen’de olan Hegel, devrimi tüm ilerici insanlar gibi coşkuyla karşılamış ve devrime yönelik bu coşku ve hayranlığı hayatı boyunca sürmüştür. Hegel, Rousseau’nun devrimci görüşlerinden, toplumsal eşitsizliğe ve feodal köleliğe yönelik tutkulu eleştirilerinden etkilenmiştir.

Hegel hem Fransız Devriminden ve Rousseau’nun fikirlerinden etkilenmesi hem teoloji okulundaki manastır ve kışla yaşamına tepkisinden dolayı, papaz olmayı seçmemiştir. Ayrıca hitabet sanatında da çok iyi olduğu söylenemezdi. Hegel başarılı ve ciddi bir öğrenci olmakla birlikte, öğrenimi boyunca ara sıra kağıt oynamaktan, içkili okula gelmekten ve kuralları çiğnemekten geri kalmamıştır. Hatta bir defasında ayakta duramayacak kadar sarhoş olarak okula geldiği ve zor durumda kalmaması için arkadaşları tarafından saklandığı aktarılmaktadır.

1793 tarihinde özel öğretmenlik için Bern’e giden Hegel, şehrin sakin ortamında Kant’ın yapıtlarını incelemiştir. Kant felsefesinin önemini ilk defa burada bilinçli bir şekilde kavrar ve Schelling’e ‘Kant’ın sisteminden ve onun tamamlanmasından hareketle Almanya’da bir devrim beklediğini’ yazar. Fichte gibi Hegel de önceleri Kant’ın teorik felsefesinden çok pratik felsefesinden etkilenir. Hegel’e göre, ‘insanlar kendilerindeki özgürlük yetisinin önemini felsefe aracılığıyla kavrarlar, filozoflar onurlu yaşamayı tanımlar, halklar öğrenir ve ayaklar altına alınmış hakları için savaşırlar.’

Felsefesi ve eserleri. 1799’da babası ölen Hegel, kendisine miras kalan bir miktar parayla birlikte, eski okul arkadaşı Schelling’in çalıştığı Jena Üniversitesi’ne gider. Hegel, Jena’da Schelling’in çevresine katılır ve eski arkadaşıyla birlikte bazı teorik çalışmalar yapar. Genel olarak Kant felsefesi ve bu bağlamda Fichte ve Schelling felsefelerini karşılaştıran makaleler yazar. Hegel, Jena dönemindeki çalışmalarında, herşeyi ‘ben’den, öznellikten hareketle temellendiren Fichte’nin öznel idealizmine karşı, Schelling’in hem ‘ben’i hem dış-dünyayı derinlikli bir şekilde birleştiren mutlak varlık ve özdeşlik anlayışını savunmuştur. Hegel bu yazılarında öznel idealizmi dogmatik materyalizmle eş tutar ve iki görüşün de hakikatin bir yönüne vurgu yaptığını ve tek-yanlı olduğunu savunur. Onun açısından ilki nesnelerin kendi başına varlığını, diğeri ise öznenin etkinliğini gözardı eder. Varoluş iki öğeyi de içerir, onları oluşturur ve onlardan oluşur.

Hegel’in Schelling ile yolları zamanla ayrılmaya başlamıştır. Romantik ve mistik bir idealizm anlayışına sahip olan Schelling için, önceleri sanat tinsel etkinliğin en üst düzeyiyken, sonraları sanatın üstünde din yer almıştır. Aynı kanıyla Jena’ya gelen Hegel, daha sonra felsefeyi tinsel etkinliğin en üst sırasına yerleştirmiştir. Schelling, ‘entellektüel sezgi’ ile hakikate ulaşılabileceğini savunurken Hegel ise felsefi doğruluğun ancak düşünsel soyutlama ve çıkarımlara dayanan bilimsel bir sistemde dile getirilebileceğini ve ‘entellektüel sezgi’ fikrinin tinsel bir aristokratlıktan kaynaklandığını savunmaya başlamıştır. Schelling, ‘eğitimsiz sürüden nefret ediyorum ve kendimi onlardan uzak tutuyorum’ görüşündeyken ise Hegel, bilgi teorisinde demokrat olmuştu. Hegel için felsefe kendisiyle uğraşan herkese açık bir etkinlikti. Bize gereken, içinde bulunduğumuz kültürel ortam tarafından verili ve tanıdık gelen tasarım ve anlayışların ezberinden özgürleşmek ve hakiki bir felsefi düşünme ve kavrayışa ulaşmak için, zorlu bir çabayla felsefe tarihinin temel problemlerini ve kendine özgü terminolojisini bilmektir.

Hegel, Kasım 1807 ortalarında Jena’yı terk ederek Bamberg’e gitti. Burada günlük bir gazetenin editörlüğünü üstlendi. Haber ve yorumların sürekli sansür edilmesi onu uğraştırdı. Yalnızca ‘cemiyet’ ve adi suçlara ilişkin haberlerin de Hegel’e yetmeyeceği açıktır. Bir yandan felsefi çalışmalarıyla uğraşan Hegel’in, 19.yy.’ın ilk yıllarından itibaren üzerinde çalıştığı Phänomenologie des Geistes’ın (Tinin Fenomenolojisi) Mart ayı içerisinde ilk baskısı yapıldı. Ayrıca ilk olarak Bamberg’de Wissenschaft der Logik (Mantık Bilimi) ile ilgili çalışmalarına başladığı sanılmaktadır.  Kısa sürede kapatılan gazeteyle birlikte işsiz kalan Hegel, bir yıl sonra (1808) Nürnberg’de bir lise müdürü olarak göreve başladı. Burada gençleri spekülatif düşünceye yöneltmek için ‘pratik alıştırmalar’ yapmayı hedefler. Hegel, sezgi ve tasarımların ötesinde varolan gerçekliğin doğruluğunun ancak akıl ile, kavramlardan hareket eden spekülatif "kurgul" düşünceyle kavranabileceğini iddia eder. Daha sonraları ise, lise gençliğine yönelik bu amacına ulaşamadığını kabul etmiştir. Ona göre, lise ancak zorlu felsefi terminolojiye ve kavramsal düşünceye pedagojik bir hazırlık sunabilirdi. Tanıdık imgeler ve tasarımlarla düşünmeye alışmış zihinleri, en soyut ve evrensel kavramlarla düşünmeye yöneltmek, zorlu bir çaba ve hazırlık gerektirecektir.

1818’de Berlin Üniversitesi’ne davet edilen ve bir dönem rektörlük yapan Hegel, 1831’de koleradan ölümüne kadar burada ders vermiştir. Grundlinien der Philosophie des Rechts (Hukuk Felsefesi) burada yazılmış ve bitirilmiştir. Bu süreç aynı zamanda Hegel’in Prusya Devleti’nin filozofu olarak suçlanmasına yol açan süreçtir de. Bu suçlama, öbür saptamaların yanında, büyük oranda Hegel’in Hukuk Felsefesi’nin Önsöz’ünde “akılsal olan edimseldir, edimsel olan akılsaldır” (Was vernünftig ist, das ist wirklich, was wirklich ist, das ist vernünftig ist) şeklinde çevrilebilecek ünlü önermesinden kaynaklanır. Hegel bu suçlamaya Felsefi Bilimler Ansiklopedisi’nin 1827 baskısının Giriş’inde yanıt vermiştir. Ona göre varolan gerçeklik edimselliğin sadece bir yönünü oluşturur. Günlük yaşamda insan her olayı, yanılgıyı veya kötülüğü edimsel olarak niteler, fakat bu rastlantısal varoluşlar edimsel sürecin yalnızca şimdiki anlarıdır ve asıl etkin ve kalıcı şeyler tarihsel süreç boyunca kendilerini dışavuracaktır. Tarih sahnesine çıkan her devlet kendisini tarihsel süreç boyunca edimsel kılan akılsallıktan pay aldığı, yani varolması için zorunlu akılsal koşullara sahip olduğu sürece varolacaktır.

Hegel’in tüm felsefesini metodolojik ve sistematik olarak özetlediği yapıtı tam başlığıyla, Anahatlarıyla Felsefi Bilimler Ansiklopedisi’dir (Enzyklopædie der philosophischen Wissenschaften im Grundrisse). Tinin Fenomenolojisi, Felsefi Bilimler Ansiklopedisi’nde serimlenen tüm sisteme Hegelci anlamda fenomenolojik bir giriş ya da hazırlık olarak görülebilir. Fakat Hegel’in felsefi sistemine bir hazırlık ve giriş kitabı olarak nitelenebilecek olan Tinin Fenomenolojisi, zorlu bir terminoloji ve düşünme sürecini dışavurduğundan, felsefe tarihine ve dolayısıyla Hegelci felsefeye ciddi bir hazırlık ve giriş çabasını zorunlu kılar. Platon’un kendi idealizmini tanımlamak için kullandığı meşhur metaforla, Hegel’in Tinin Fenomenolojisi, bizi mağaranın içinden mağaranın çıkış kapısına getirir. Bizi duyulur algı ve imgelere dayalı maddi dünyanın bilincinden, felsefi spekülasyonun bilincine yükseltir. Hegel’in ‘tin’ (Geist) ile kastettiği şey, kısaca insanın bilinciyle doğaya eklediği herşey, tüm kültür ve tarih düzlemidir. ‘Fenomen’ ise Hegel açısından, bireysel ve toplumsal bilincin tüm içeriği, duyum, algı, tasarım ve tüm soyut düşünce ve kavramlar olarak anlaşılabilir. İşte Tinin Fenomenolojisi, insanın bilincinin en yalın, basit, pasif ve dolaysız olduğu varsayılan aşamasından en karmaşık, aktif, dolaylı, bu anlamda bilinçli bir akılsallık düzleminde en yöntemli ve sistematik aşamasına yükseliş sürecinin, kavramsal bir sunumu olarak görülebilir.

Tinin Fenomenolojisi’ni izleyen Mantık Bilimi ile birlikte, bütün tikel inanç ve tahminleri geride bırakmış olarak, ‘arı düşüncelerin’, yani idealar dünyasının alanına basmış oluruz.” Hegel’in Felsefi Bilimler Ansiklopedisi üç bölüm ve ciltten oluşur; Mantık Bilimi, Doğa Felsefesi (Naturphilosophie), Tin Felsefesi (Philosophie des Geistes). Yukarıda da kısa değindiğimiz üzere Mantık Bilimi, arı düşünce ya da ideaların alanıdır. Söz konusu yapıtta, en soyut ve dolaysız düşünceden başlayarak en somut ve dolayımlı düşünce momentine (mutlak idea) diyalektik olarak kavramsal yükseliş süreci serimlenir. Mantık Bilimi, tüm evrene dair en evrensel ve zorunlu düşüncelerin, diyalektik bir ortadan-kaldırarak-içerme (Aufhebung) süreciyle, sistematik bir kavrayış ya da kavrama, yani kavramların kavramı olarak ‘mutlak idea’ya yükseliş sürecidir. Doğa Felsefesi, Mantık Bilimi’nde ortaya konan spekülatif hakikatin doğada, yani mekan ve zamanda kendisini nasıl dışavurduğuyla ilgili felsefi çözümleme sürecine işaret eder. Tin Felsefesi ise, doğada bilinçsiz bir zorunlulukla işleyen diyalektik işleyiş sürecinin insanın akılsal bilinciyle dolayımlanmış hali olarak tinsel ve tarihsel gerçekliğinin, kavramsal çözümlenmesi olarak yorumlanmalıdır. Hegel’in kendisinin kaleme aldığı bu düşünce tarihi açısından çok önemli yapıtlarıyla birlikte (ayrıca Hukuk Felsefesi’ni de kendisi kaleme almıştır), öğrencilerinin birebir ders notlarından oluşturulmuş diğer önemli yapıtları da (Estetik, Tarih Felsefesi, Din Felsefesi, Felsefe Tarihi) filozofun ilgi alanlarının derinlik ve zenginliğine işaret ederler.

KAYNAKÇA

Orman, Enver. Hegel’in Mutlak İdealizmi, İstanbul: Belge Yayınları, 2015.

Pinkard, Terry. Hegel, Çeviren. Mehmet Barış Albayrak, İstanbul: İş Bankası Yayınları, 2012

Yazar : Enver ORMAN (İstanbul Üniversitesi)