Heidegger, Martin

Yaşamı. Martin Heidegger, 1889 yılında Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletine bağlı Meßkirch adlı küçük bir kasabada doğmuştur. Teoloji eğitimine başladığı Freiburg Üniversitesinde daha sonra fikrini değiştirerek felsefe bölümüne devam etmiş ve 1914 yılında psikolojizm üzerine olan doktorasını tamamladıktan sonra 1916 yılında Duns Scotus üzerine ders verebilecek yetkinlik koşulunu tamamlamak için gerekli olan tezini de yazmış; bu arada sonlanmakta olan I. Dünya Savaşı’nda da bir süreliğine orduda askerlik yapmıştır; ardından 1919-1923 yılları arasında Freiburg Üniversitesinde ders vermiş ve 1923 yılı itibariyle aralarında Hans-Georg Gadamer,  Leo Strauss, Hans Jonas, Karl Löwith, Hannah Arendt gibi önemli öğrencilerinin de yer aldığı Marburg Üniversitesinde  göreve başlamıştır. 1927 yılında hocası ve aynı zamanda yakın dostu olan Husserl’in de çabaları ve ısrarı ile daha sonra başyapıtı olarak anılacak olan Sein und Zeit (Varlık ve Zaman) adlı çalışmasının yayımlanmasının ardından Freiburg Üniversitesinde Husserl’in emekliliği ile boşalan felsefe kürsüsüne geçmiş ve 1933 yılında aynı üniversiteye rektör  seçilmiştir; Heidegger’in bu dönemi, politik olarak Nazi hareketiyle olan bağlantısı ve yapıtlarındaki kimi ifadeler felsefesinin niteliğiyle ilgili hala devam eden tartışmalara neden olmaktadır. Heidegger, yaşama veda ettiği 1976 yılına kadar Freiburg’da yaşamış ve çalışmalarını çoğunlukla kara ormanlar bölgesindeki kulübesinde sürdürmüştür.

Felsefesi. Felsefi düşüncenin zeminine ontolojiyi koyan Heidegger’e göre, felsefe her şeyden önce varlıkla ilgilidir ve felsefe tarihini var eden filozofların sordukları en temel soru, varlığın neliğine ilişkin olan sorudur. Bununla birlikte Heidegger, felsefi konumunu belirginleştirmek üzere kendi varlık sorusunu geleneğin anladığından farklı bir şekilde anladığını göstermeye çalışır. Ona göre felsefe tarihi en temelde bir metafizik tarihidir; çünkü yanlış sorulan bir soru etrafında biçimlenmiştir. Felsefi düşünüşün kurucu figürleri olan büyük filozofların yapıtlarına bakıldığında bu filozofların varlığa ilişkin soruyu aslında “varlık nedir?” biçiminde ama örtük olarak hep bir var olana ilişkin sordukları görülür; özellikle töz kavramı bağlamında yapılan açıklamalar bunun güzel birer örneğidir; bu ise varlığı hali-hazırda, burada bulunan durağan bir şey olarak anlamaya neden olmuştur; oysa Heidegger’e göre, asıl sorulması gereken “varlığın anlamı nedir?” biçimindeki devinimselliğe göndermede bulunan sorudur. Heidegger’e göre bu iki soru arasındaki ufak gibi görünen ama aslında çok büyük olan fark bütün bir batı metafizik tarihinin kaderini-gidişatını belirleyecek düzeyde önemlidir; çünkü Heidegger için ‘batı metafiziği’ ifadesi, aslında varlığın anlamının kaybolduğu, gözden kaçırıldığı teknolojinin hükümranlığındaki çağdaş dünya kültürüyle sonuçlanan bir sürecin adına işaret etmekte ve tam da bu bağlamda felsefe tarihinin yaratıcı, farklı bir gözle okunması önem kazanmaktadır. Bu noktada Heidegger için Varlık ve Zaman’ın başat kavramı olan Da-sein’ın önemi ortaya çıkar.  Orada ve Olmak anlamlarına gelen ve sadece bir tire işareti ile birleştirilerek Orada-olmak diye anlamlandırılan bu kavram, Heidegger’in işaret ettiği bu yanlış anlamanın ya da gözden kaçmanın çözümünde yatan kilit kavram konumundadır. Da-sein en temelde insanın yeryüzündeki oluşuna göndermede bulunan bir kavramdır ve bir devinimselliği barındırmaktadır; devinimsellik ise Da-sein’in yapısını kuran kaygıyla ilgilidir; çünkü yeryüzünde oluş aslında bir bulunuştur; Orada-olmak, bir seçimden ziyade kendimizi içinde bulduğumuz bir olgusallıktır; Orada-olmak, dünyada olmak, oraya atılmış bulunmaktır ve bu dünyayı oluşturan sayısız öğe tarafından yutulmak, soğurulmak anlamına gelmektedir; dolayısıyla insan varoluşu, etrafını saran bu sayısız uyaranla sürekli değişkenlik arz eden bir yönelimsellik ilişkisi içinde olagelir, yeni anlam ufukları içinde biçimlenedurur. İnsan, kaygısı/ilgisi dolayımında önüsıra uzanan olanaklılıklara doğru atılarak var olanları varlığa getirir; insan varoluşunun var olanlara batmış ama var olanlarla sürekli ilgilenen ve iştigal eden bir halde olagelmesi, arkada yatan başka bir varoluşsal kaygıyla, ölüme-doğru-oluş ile ilgilidir. Ölüme-doğru-oluş hali, insan varoluşunun zamansallığına işaret eden bir kavram olarak insanın yeryüzündeki olagelişini belirleyen ana etkendir. İnsanın yitimli olması, onun hep bir şeye doğru olmasına yol açarak varoluşsal anlamda geleceği kurar. Bu bağlamda Heidegger için Orada-olmak denilen olgusallık, belirlenemediğinden, müdahale edilemeyen bulunuş olarak geçmişle, hep ona doğru oluş olarak ölüm şeklinde uzanan gelecek arasında bir arada-oluştur. Varlığın anlamı, bu arada-olanda olagelir; dolayısıyla bu haliyle Da-sein, varolanların anlamlarına kavuştuğu, anlam kazandığı bir tür Açıklıktır. Varlık sorusu böylece varlığın anlamı sorusu merkezinde Da-sein’in olduğu bir düşüncenin konusu kılınır.

Etkisi. Heidegger özellikle kendisinden sonra gelen ve Kıta felsefe geleneği içinde yer alan birçok filozofu etkilemiştir; öyle ki onun düşüncesini anlamaksızın XX. Yüzyılda çok farklı yaklaşımlarca yürütülen önemli kimi felsefi tartışmaları anlamak olanaklı görünmemektedir.  Sokrates öncesi düşünürlere yaklaşımı, Aristoteles’in varlığın çoklu anlamına ve devinime ilişkin düşüncelerini kullanması, Husserl’in fenomenolojisini ontolojik bir yorumla dönüştürmesi, Dilthey’ın hermeneutik kuramı ile Kierkegaard ve Nietzsche’nin varoluş anlayışlarından etkilenmesi Heidegger’in felsefe tarihini yaratıcı bir biçimde okuyarak bir anlamda yapı-sökümün temellerini atmasına ve onun felsefe tarihindeki en orijinal düşünürlerden birisi olarak konumlanmasına yol açmıştır. Heidegger’in düşüncesi, yanlış politik seçimlerinin aralıksız bir biçimde neden olduğu tartışmalara rağmen, etkisini hala devam ettirmekte, teknolojiye ve küreselleşen dünyaya dair söyledikleri ve kimi öngörüleri önemini hala korumaktadır.

Başlıca Yapıtları

Sein und Zeit, 1927 (Varlık ve Zaman)

Was ist Metaphysik?, 1929 (Metafizik Nedir?) [1929 yılında Freiburg Üniversitesi’ndeki bir konferansın açılış konuşması]

Kant und das Problem der Metaphysik, 1929 (Kant ve Metafizik Problemi)

Vom Wesen der Wahrheit, (Hakikatin Özünden) [1933/34 Kış sömestrinde Freiburg’da verilen dersin toplu yapıtların 36-37. ciltlerinde yer alan notları]

Nietzsche, 1961 (Nietzsche) [1936-7 güz döneminde verilen ders notlarının gözden geçirilmiş hali]

Beitrage zur Philosophie (Vom Ereignis) (Felsefeye Katkı [Ola-gelmekten/Öz-leyişten]) [1936-38 yıllarına ait ve toplu yapıtların 65. cildi olarak basılan, aforizmalarla dolu olan, bu metin aynı zamanda Heidegger’in Varlık düşüncesindeki dönüşümün de önemli köşe taşlarından bir tanesidir]

Der Ursprung des Kunstwerkes, 1950 (Sanat Yapıtının Kökeni) [1936 yılında verilen bir konferans serisinin metnine dayanıyor]

Einführung in die Metaphysik, 1953 (Metafiziğe Giriş) [1935 yılının yaz döneminde verilen dersin notlarından oluşan bu kitap, Beitrage ile birlikte Heidegger’in Varlık Tarihi şeklinde ifade edilen ve ikinci dönemine işaret eden önemli metinlerden bir diğeridir.]

Die Frage nach der Technik, 1953 (Tekniğe İlişkin Soruşturma) [1953 yılında Münih’te verilmiş bir konferansın metni]

KAYNAKÇA

Heidegger, M. Being and Time. Çevirmen J. Stambaugh. New York: State University of New York, 2010

Heidegger, M. Introduction to Metaphysics. Çevirmenler Gregory Fried and Richard Polt. New Haven: Yale University Press. 2014

Sheehan, Thomas. Heidegger’s Philosophy of Mind. The Hague: Nijhoff, 1984

Sheehan, Thomas. Kehre and Ereignis. New Haven: Yale University Press, 2000

Sheehan, Thomas. The Early Heidegger on Aristotle. Dordrecht: Kluwer, 1988

Yazar : Emrah AKDENİZ (Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi)