hilomorfizm

[Tr.Alt. maddebiçimcilik [İng. hylomorphism ] [Fr. hylémorphisme ] [Alm. Hylemorphismus

Aristoteles’in varlıkları biçimden (formdan) ve maddeden oluşan bileşikler olarak kavrayan yaklaşımına verilen ad.

Etimolojisi ve Genel Tanımı. Hilomorfizm sözcüğü Yunancada madde anlamına gelen hyle (ὕλη) ve biçim anlamına gelen morphe (μορφή) sözcüklerinin birleştirilmesiyle meydana getirilmiştir.

Hilomorfik varlık anlayışına göre, madde bileşik varlığın malzemesine, yani kendisinden yapılmış olduğu şeye karşılık gelirken biçim aynı varlığa belirlenim kazandırır, onun ne olduğunu belirler. Ama hilomorfizm bu genel ontolojik anlamının yanı sıra daha dar, psikolojik bir anlama da sahiptir. Dar anlamıyla hilomorfizm, madde-biçim ayrımını beden-ruh ayrımıyla eşleştirerek bedeni canlı varlığın maddesi, ruhu ise canlı varlığın biçimi olarak gören Aristotelesçi yaklaşımı ifade eder.

Ontolojik Hilomorfizm. Aristoteles ontolojisine göre, gündelik deneyimimizde saf maddeyle ya da saf biçimle karşılaşmayız. Ağaç, kedi, insan gibi canlı varlıklar da, heykel, masa, bardak gibi yapay olarak üretilmiş nesneler de, tahta parçası, bronz kütlesi gibi işlenmemiş malzemeler de sadece madde ya da sadece biçim değildir. Hilomorfizmin önerdiği yaklaşım bu varlıkları maddeden ve biçimden meydana gelen bileşik varlıklar (Aristoteles’in terminolojisine bağlı kalarak söyleyecek olursak “bileşik tözler”) olarak ele almak, böylece onların varlık yapılarını ve nasıl birbirlerine dönüştüklerini daha iyi kavramaktır. Madde bu doğal ya da yapay bileşik varlıkların malzemesine karşılık gelir. Bronz bir heykelin maddesi bronzdur, tahta bir masanın maddesi tahtadır. Ama madde kendi başına belli bir şey olmasını sağlayacak belirlenimden yoksundur. Bronz kendi başına heykel olamaz, tahta kendi başına masa olamaz. Maddenin deneyimde karşımıza çıkan bileşik tözlere dönüşebilmesi için biçim kazanması, heykeltıraşın bronz kütlesine şekil vermesi, marangozun tahtayı işlemesi gerekir. Biçim (morphe ya da eidos) bileşik töze belirlenimini kazandıran ve onun neyse o olmasını sağlayan unsurdur. Bir şeyin ne olduğunu maddesi değil biçimi belirler, madde ise bu belirlenimi üstlenir.

Biçimin maddeye kazandırdığı belirlenim durumdan duruma değişkenlik gösterir. Biçim bazen heykel örneğinde olduğu gibi dış görünüşten ibarettir. Heykeli heykel yapan şey heykeltıraşın bronz kütlesine verdiği dış görünüştür. Canlı varlıklar ve teknik nesneler söz konusu olduğunda biçim işleve karşılık gelir. Bir varlığın masa olması için masanın dış görünüşüne sahip olması yetmez, masa işlevi görebilmesi gerekir. Baltanın biçimi kesme gücüne sahip olma, gözün biçimi görme yetisidir. İnorganik varlıklar söz konusu olduğunda ise biçim bileşenler arasındaki orandan ibarettir. Heykel olup olmamasından bağımsız olarak, bronzu bronz yapan şey bileşenleri arasındaki orandır. Aynı şekilde, maddeyle biçim arasındaki ilişkiler de durumdan duruma değişkenlik gösterir. Farklı maddeler aynı biçimi üstlenebilirler. Bronzdan heykel yapılabileceği gibi tahtadan da heykel yapılabilir. Aynı madde farklı biçimleri üstlenebilir. Tahtadan heykel yapılabileceği gibi masa da yapılabilir. Aynı bileşik töz birden fazla malzemenin bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor olabilir. Evin inşası tahta, kiremit, demir, beton vb. pek çok malzemenin aynı biçim altında örgütlenmesini içerir.

Son olarak, madde ve biçim kavramlarının ilişkisel kavramlar olduklarına, yani ancak birbirleriyle ilişkileri içinde anlam taşıdıklarına dikkat çekelim. Kendi başına maddeden, kendi başına biçimden söz etmek anlamsızdır. Ancak bir bileşik tözün maddesinden ya da biçiminden söz edebiliriz. Bronz kütlesi ancak heykelle ilişkisi içinde madde olarak ele alınabilir. Tahta parçası ancak heykelle, masayla ya da tahtadan üretilebilecek başka bir nesneyle ilişki içinde maddedir. Benzer şekilde, masa biçimi ya da heykel biçimi ancak belli bir maddede (tahtada, bronzda) cisimleşerek varlık kazanabilir. Tam da bu ilişkisellik nedeniyle, aynı varlığa hem bir bileşik tözün maddesi, hem kendi başına bağımsız bir bileşik töz olarak bakabiliriz. Bronz kütlesi heykelin maddesi olarak görülebileceği gibi heykelle ilişkisinden bağımsız olarak kendi başına bir bileşik töz olarak da görülebilir. Bronzu bileşik töz olarak ele almak bu sefer bronzu bronz yapan biçimsel belirlenimi onun maddi bileşenlerinden ayırmayı gerektirir.

Psikolojik Hilomorfizm. Hilomorfizm, varlıkları bileşik tözler olarak ele almaya dayanan ontolojik bir yaklaşım olduğu gibi aynı zamanda ruh-beden ilişkisini düalist olmayan biçimde düşünmeyi sağlayan psikolojik bir yaklaşımdır. Aristoteles, Ruh Üzerine adlı yapıtında, madde-biçim ayrımını bedenle ruh arasındaki ilişkiyi düşünmek için kullanır. Ruh, canlı varlığın (yani sadece insanın değil, aynı zamanda hayvanın ve bitkinin) biçimidir, beden ise aynı varlığın maddi yanına karşılık gelir. Böylelikle ruhla bedenin birbirinden ayrılabilir olup olmadığı, ruhun ölümden sonra varlığını sürdürüp sürdürmediği gibi sorular ortadan kalkmış olur. Aristoteles, ruhla bedenin birbirinden ayrılabilir olup olmadığını sormanın balmumu parçasıyla balmumunun şeklinin birbirinden ayrılabilir olup olmadığını sormaya benzediğini söyler. Elbette bu, ruhla bedenin aynı şey olduğunu söylemek ya da ruhu bedene indirgemek değildir. Balmumunun şekli nasıl balmumuna indirgenemezse ruh da bedene indirgenemez. Ama ruh ve beden iki ayrı töz değil, aynı bileşik tözün biçimsel ve maddi yanıdır.

Çağdaş Aristoteles yorumcuları ve zihin kuramcıları ruhla bedeni iki ayrı töz olarak kavrayan Descartesçı anlayış karşısında Aristoteles’in psikolojik hilemorfizminde güçlü bir alternatif bulmuşlar ve Aristotelesçi yaklaşımı güncel tartışmalarda sahiplenilebilir bir konum olarak sunmuşlardır. Öte yandan, biçim-madde ayrımının ruh-beden ilişkisine uygulanışının çeşitli sorunlar doğurduğuna işaret eden yorumcular da vardır. Örneğin, J. L. Ackrill, hilemorfik yaklaşımda bir bileşik tözün maddesiyle biçimi arasında zorunlu bir ilişki olmadığına, bronz kütlesinin heykel biçiminden, tahta parçalarının masa biçiminden bağımsız olarak da var olabildiğine dikkat çekmiştir. Oysa insan bedeni insan ruhundan, kedi bedeni kedi ruhundan bağımsız olarak var olamaz. Canlılar söz konusu olduğunda maddeyle biçimi birbirinden ayırmak mümkün görünmemektedir. Başka bir deyişle, bedenle ruh arasında olumsal değil zorunlu bir ilişki vardır. Bu türden sorunlar, hilomorfik modelin canlılara uygulanmasının açıklayıcı bir gücü olduğu gibi sınırları da olduğunu göstermektedir.

KAYNAKÇA

Ackrill, J. L. 1972-3. “Aristotle’s Definitions of psuchê”, Proceedings of the Aristotelian Society 73: 119-33.

Gill, Mary Louise. 1989. Aristotle on Substance. The Paradox of Unity. Princeton: Princeton University Press.

Lewis, Frank. A. 2009. “Form and Matter”, A Companion to Aristotle, ed. Georgios Anagnostopoulos, 162-85. Chichester: Wiley-Blackwell.

Nussbaum, Martha C. ve Rorty, Amélie O (eds.). 1992. Essays on Aristotle’s De Anima. Oxford: Clarendon Press.

Wililams, Bernard. 1986. “Hylomorphism”, Oxford Studies in Ancient Philosophy 4: 189-99.

Yazar : Hakan YÜCEFER (MSGSÜ)