ideoloji

[İng. ideology ] [Fr. idéologie ] [Alm. Ideologie ] [Es. T. ilm-i suver-i akliye ]

Etimolojisi. Kavram ilk kez Fransız Antoine Destutt de Tracy tarafından Eski Yunanca idea + logos kelimelerinden türetilerek idéologie şeklinde 1796 yılında kullanılmıştır. Yeni bir fikir bilimi kurarak düşüncelerin oluşum süreçlerini aydınlatmaya çalışan De Tracy, Fransız Devrim konjonktürüne hakim olan aydınlanmacı bakışı ideolojik soruşturmaların temel dayanağı olarak görmüştü. De Tracy’nin beklentilerinin aksine ideoloji kavramının özgün anlamı ile düşünce tarihindeki kullanım biçimleri arasında herhangi bir paralellik söz konusu olmadı.

Tanımı ve içeriği. İdeoloji, bireylere ve gruplara toplumun nasıl işlediğini gösteren anlam haritasına karşılık gelir. Gerçekliğin niteliği ve içeriğine yönelik temel varsayımlar ideolojin maddi zeminini karakterize eder. Bu bağlamda her ideoloji bir çerçeve, paradigma veya hakikat rejimidir. İdeolojinin belli bir toplumsal kesim veya sınıfla ilişkili olması durumunda ise hakikatin çarpıtılması yorumu ön plana çıkar. Böylesi bir anlam daralması karşısında ideoloji yanlış bilince eşitlenir. Bu bağlamda ideolojik olmak marjinal, eksik veya ufku dar bir bakış açısını benimsemek anlamına gelecektir.  

Marksizmin etkisi. İdeoloji kavramının epistemolojik ve felsefi gelişiminin ana kaynaklarından biri Marksizm’dir. Marx, Lenin, Gramsci, Lukacs, Poulantzas, Althusser, Mannheim gibi düşünürler ideolojiyi farklı anlamlarda ele almıştır. Marx’ın devlet ve sivil toplum üzerine Hegel, din ve tanrının niteliğiyle ilgili olarak Feuerbach, felsefe-özgürlük ilişkine dair Sol Hegelci çizgi ve son olarak kapitalizm gerçeği üzere laissez-faire yanlısı ekonomi politikçilerle girdiği tartışmalar ideolojinin, ‘yanlış bilinç’ anlamını açığa çıkaran düşünsel zemine kaynaklık etmiştir. Yabancılaşma, meta fetişizmi ve şeyleşme gibi kavramlar ise Marx’ın düşünce dünyasında ideolojinin hakikati çarpıtan karakterini gözler önüne seren temel dayanaklara karşılık gelmektedir.

Lenin ve Lukacs ile birlikte ise Marksizm içerisindeki ideoloji tanımı yansızlaşır. Her iki düşünür de ideolojiyi bir sınıfın dünya görüşü olarak tanımlar. Böylelikle Marksizm’i işçi sınıfı ideolojisi olarak yorumlamak daha kolay hale gelir. İdeolojinin hakim fikir olduğunu düşünen Gramsci ise burjuva hegemonyası ile proletarya hegemonyası arasındaki çatışmada ideolojik liderliğe vurgu yapar. Özne ile ideoloji arasındaki ilişkiye dikkat çeken Althusser, ideolojinin özneyi inşa ettiği, ama aynı zamanda öznenin de kendi konumunu meşrulaştırmak için ideolojiye ihtiyaç duyduğunu ileri sürer. Idéologie et Appareils idéologiques d'État  [İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları] adlı metin ise Hegel’in bütünsel (entegral) devletini kendisine referans alarak toplumdaki iktidar ilişkilerinin çok yönlü bir analizini yapar.

Poulantzas ideolojiyi çoğulcu bir zeminde yeniden anlamlandırır. Ona göre ideoloji farklı kertelere ayrılabilir. Toplumsal form tarihsel olarak değiştiğinde baskın olan ideolojik kertede de değişir. Mesela feodal toplumlarda din, kapitalist toplumlarda ise hukuk belirgin ideolojik form olarak öne çıkar. Mannheim’in ideoloji üzerine yorumu ise ideoloji ile ütopyayı birbirinden ayıran kavramlaştırmasında somut bir içeriğe kavuşur. Ona göre ütopya baskı altındaki grupların çıkarlarına hizmet eden ve sosyal değişme çağrısı yapan fikirleri, ideoloji ise sosyal düzeni savunan özel ve bütünsel dünya görüşlerine karşılık gelir. Kolaylıkla fark edileceği üzere bu tanımlama ideolojiyi muhafazakar bir epistemolojiye hapsederek negatifleştirir.        

Karl Popper ve Hannah Arendt gibi düşünürlerin ideoloji tartışmasına katkısı totalitarizm meselesi çevresinde şekillenmiştir. Onlara göre insanlığın 20. yüzyılda yaşadığı siyasetle ilişkili insanlık dışı olguların asıl sebebi total ideolojilerdir. Hakikati tekleştiren faşizm ve komünizm gibi total ideolojiler ciddi bir şekilde özgürlük kaybı sorununa yol açmakta, (gerçek) insanlık adına insanları yok etmektedir.

Siyasal ideolojiler. İdeoloji tartışmasının bir diğer alt başlığı şüphesiz ki siyasal ideolojilerdir. Herhangi bir siyasal fikir ile siyasi ideoloji arasındaki fark toplumsallıkla ilgilidir. Siyasi fikirler kendi içerisinde bütünselleşip toplumsallaştıkça siyasi ideoloji halini alır. Liberalizm, muhafazakarlık, sosyalizm, milliyetçilik, anarşizm, faşizm, feminizm, ekolojist düşünce ve İslamcılık siyasi ideolojilerin başlıca örnekleri olarak geniş kesimlerce kabul edilmiştir.

İdeolojilerin bugünün dünyasında oynağı rol ile muhtemel geleceği üzerine tartışmalar da hararetli bir şekilde devam etmektedir. Daniel Bell’in The End of Ideology [İdeolojinin Sonu] ve Francis Fukuyama’nın The End of History and the Last Man [Tarihin Sonu ve Son İnsan] adlı çalışmaları post-endüstriyel toplumlarda ideolojilerin işlevsizleştiği ile liberalizmin bir meta ideoloji olarak hakikatin makul biricik tek yorumuna dönüştüğü iddialarını popülerleştirmiştir. İdeoloji ile modernizm arasındaki kader ortaklığı büyük anlatıların gözden düştüğü postmodernizm çağında kimlik ve söylemi ön plana çıkarmakta, bu durum da ideolojileri daha da güvenilmez hale getirmektedir.      

KAYNAKÇA

Althusser, Louis. İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları. Çeviren Alp Tümertekin. İstanbul: İthaki Yayınları, 2019.

Eagleton, Terry. İdeoloji. Çeviren Muttalip Özcan. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2015.

Freeden, Michael. Ideologies and Political Theory: A Conceptual Approach. Oxford: Oxford University Press, 1996.

Mannheim, Karl. İdeoloji ve Ütopya. Çeviren Mehmet Okyayuz. Ankara: Nika Yayınları, 2016.

Marx, Karl ve Friedrich Engels. Alman İdeolojisi. Çeviren Tonguç Ok ve Olcay Geridönmez. İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 2013.   

Popper, Karl R. Açık Toplum ve Düşmanları. Çeviren Mete Tunçay. Ankara: Liberte Yayınları.  

Yazar : Armağan ÖZTÜRK (Artvin Üniversitesi)