Kinikler

[Tr.Alt. Kynikler>Kiniklik] [Alm. Zyniker>Kynismus] [Fr. Cyniques>Cynisme] [İng. Cynics>Cynicism]

Kinizm, tartışmalı olmakla birlikte M.Ö. 5. yüzyılda Sokrates’in öğrencilerinden biri olan Antisthenes tarafından kurulduğu varsayılan bir felsefe hareketidir. Sokrates’in düşüncelerinde kök salan ve Stoa felsefesine öncülük eden bu felsefi hareketin en önemli temsilcileri Antisthenes, Sinoplu Diogenes ve Krates’tir. Kinik, Grekçe “kyôn” (köpek) kelimesinden türetilen “kynikos” sıfatının Türkçe karşılığıdır. Bu hareketin üyeleri köpeklere has davranışlar sergilemelerinden ve yaşam tarzlarından dolayı çağdaşları tarafından kinik lakabıyla anılmışlardır. Hatta, çağdaşlarının alaycı tavırlarına karşı Diogenes, kendisinden köpek diye bahsederek aslında lakabının Diogenes olduğunu dile getirir.

Felsefesi. Kinikler, günlük yaşamla doğrudan bağlantılı olmayan bilimsel araştırmalara, eylemde, pratikte uygulamaya konulmayan kuramlara önem atfetmezler. Bu sebeple matematiğe, fiziğe ve mantığa karşı mesafelidirler. Üzerinde durulması gereken asıl alanın etik olduğunu düşünüp onunla ilgilenmişlerdir. Erdemli bir yaşamın nasıl bir yaşam olabileceği ve böyle bir yaşamın nasıl sürdürülebileceği üzerine kafa yormuşlardır. Kinikler, erdemi en yüksek değer olarak görürler ve Sokrates gibi ahlaksal yaşamın nihai amacının erdem olduğunu dile getirirler. Ancak Sokrates’in aksine erdemi bilgi ile değil eylemle ilişkilendirirler. Onlara göre erdemli bir yaşam sürmek için çok fazla kitap okumaya ve bilgiye ihtiyaç yoktur. Bu nedenle ahlaksal yaşam için bilginin yol gösterici olduğunu düşünmezler, bilgi en fazla böyle bir yaşam için araç olabilir. Antisthenes, erdemin öğrenilebileceğini fakat alıştırma yapılarak kazanılacak bir şey olduğunu dile getirmiştir. Kinikler, erdemin tek başına mutluluğu sağlayabileceğini ifade ederler. Hazzı iyi bir şey olarak görmediklerinden dolayı hazzı küçümserler. Çünkü hazzın peşinden gitmek insanı iyi ve özgür bir yaşamdan alıkoyar. Ancak onlara göre insanların büyük bir çoğunluğu arzularının, hazlarının kölesi durumundadır. İnsan hazdan kaçarak, isteklerinden, arzularından bağımsızlaşarak erdemli, mutlu ve özgür olabilir, bunu yapmadığı müddetçe erdemden yoksun mutsuz bir yaşama mahkûm olur.

Kinikler, insanlar tarafından oluşturulan yasalara göre yaşamak yerine erdemin yasasını, doğayı yaşamları için dayanak olarak alırlar. Yasaların, göreneklerin insan yapımı şeyler olduğunu düşündükleri için onlara itibar etmezler. Bundan dolayı toplumsal uzlaşmalara, yerleşik kurallara ve geleneklere karşı çıkarlar. Toplumsal yaşamı ve aile kurumunu benimsemezler. Bağımsızlığa büyük bir önem verirler. Zira onlara göre özgürlük için başka insanlarla bağ kurmamak, onlara bağlanmamak gerekir. Çoğunluğun değer verdiği şeylerin değerli olmadığı kanaatinde oldukları için Kinikler, uygar yaşam ve toplumun değerlerine önem vermeden, toplumun kanaatlerine ve başkalarının ahlaksal yargılarına aldırış etmeden yaşamak gerektiğini savunmuş ve buna göre yaşamışlardır. Bu nedenle erdemli ve özgür bir yaşam için mevcut değerleri alt üst etmek gerektiğini düşünmüşlerdir.

Toplum ve devlet karşısında bireyden yana tavır alan, bireyciliği savunan Kinikler bireyi merkeze alan bir etik görüş ortaya koymuşlardır. Devleti reddederek dünya vatandaşı olarak kendilerini tanıtmışlardır. Onlar, devletlerin sınırlarının ortadan kaldırıldığı, yeryüzündeki bütün insanların bir arada yaşadığı doğal bir yaşamı savunmuşlardır.  Devleti tanımadıkları için vatandaşlık görevlerine karşı da kayıtsız kalmışlardır.

Sade ve doğaya uygun, onun ilkelerine göre yaşamak gerektiğini düşündükleri için Kinikler Herakles’i kendilerine örnek alarak erdemli, cesur ve çilekeş bir yaşam sürdürmüşlerdir. Onlara göre temel ihtiyaçlar dışında kalan bütün ihtiyaçlar yapaydır. Bir eve, mala mülke sahip olmak insanı zenginleştiren şeyler değil, yoksullaştıran şeylerdir. Bu açıdan onlar maddi zenginlikten yana değil, ruhsal zenginlikten yanadırlar. Ancak böylesi bir zenginliğin gerçek bir zenginlik olduğunu ileri sürerler. Zenginlik peşinde olmadıkları gibi şöhret, şan şeref elde etme arzusunda da olmamışlardır. Diogenes Laertios, Diogenes’in bu türden şeylerden ve soyluluktan insanların ahlaki kusurlarının üstünü örten “süsler” olarak bahsettiğini ifade eder. Her türlü köleleştirmeye karşı olan Kinikler, çoğunluğun sahip olduklarından daha fazlasına sahip olma çabası ve arzusu içinde olduğuna işaret ederek onların bu çaba ve arzularına sahip olmayan, mal mülk edinmekten kendisini kurtarabilen insanın bilge bir insan olduğunu ifade ederler. Gerçekten zengin olan insan, “kendine yeten” dolayısıyla bilge olan insandır. Sonuç olarak onlar için kendine yeten, maddi zenginliklerden vazgeçen ve dünyadan el etek çeken, ona sırtını dönen insan mutlu ve özgür olabilir.

KAYNAKÇA

Akarsu, Bedia. Mutluluk Ahlakı. İstanbul: İnkılâp Kitabevi Yayınları, 3. Baskı, 1982.

Antisthenes-Diogenes. Kinik Felsefe Fragmanları. Derleyen ve Çeviren. C. Cengiz Çevik. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. Baskı, 2021.

Arslan, Ahmet. İlkçağ Felsefe Tarihi 2, Sofistlerden Platon’a. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 4. Baskı, 2014.

Cevizci, Ahmet. Etiğe Giriş. İstanbul: Paradigma Yayınları, 2002.

Çevik, C. Cengiz. “Sunuş”. Kinik Felsefe Fragmanları içinde. Derleyen ve Çeviren. C. Cengiz Çevik. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. Baskı, 2021.

Laertios, Diogenes. Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri. Çeviren. Candan Şentuna. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı, 2007.

Luck, John. Köpeklerin Bilgeliği: Antikçağ Kiniklerinden Metinler. Çeviren. Oğuz Özügül. İstanbul: Say Yayınları, 2011.

Yazar : Fatma ERKEK (Çankırı Karatekin Üniversitesi)