köle ahlakı

[Alm. Sklavenmoral] [Fr. morale d’esclave] [İng. slave morality]

Nietzsche felsefesinde zayıf, yozlaşmış ve pasif olarak tanımlanan insanların yaşam biçimini ve değer anlayışlarını ifade eden kavramdır. Bu kavram, sürü ahlakı (Alm. Herdenmoral, İng. herd morality) kavramını da karşılayacak şekilde kullanılmaktadır.

Nietzsche’ye göre, insanın anlam arayışı Sokrates’in etkisiyle şekillenen geleneksel Batı felsefesinde ‘hakikat nedir?’ sorusuyla derinleşmiş ve bu arayışın sonucunda oluşan Avrupa kültürünün ahlak tasarımı insanı dünyayı anlama ve anlamlandırma konusunda çıkmaza sürüklemiştir. Var olan her olayda ‘olmayan’ bir anlam bulma çabasıyla felsefe işlevini yitirmiş ve felsefenin açtığı bu boşluğu dolduran ahlak ise insanları uyuşturmuştur. Bu yüzden okuyucularını değerlerin yeniden değerlendirilmesi gerektiğine ikna etmek isteyen Nietzsche, öncelikle bu değerlerin hizmet ettiği insan tipini ifşa eder. 

Nietzsche Batı kültürünün düştüğü bu durumun iki farklı yaşam biçiminden, iki farklı fizyolojiden birinin diğerine üstün gelmesiyle ortaya çıktığını düşünür. ‘Köle ruhlu’ zayıf insanların ‘efendi ruhlu’ güçlü insanları birtakım kurmacalar sonucu alt etmesiyle kültür dünyası sahte değerlerin beşiği haline gelmiş ve köle ahlakı egemen olmuştur. Köle ahlakıyla dünyaya bakan kişi, zayıf olması sebebiyle gücün hakim olduğu dünyaya kendi başına bir anlam katabilecek donanıma sahip değildir. Köle bu yetersizliğini içinde yaşadığı dünyanın eksik ve kusurlu olduğu düşüncesiyle haklılandırmaya çalışır. Bu nedenle anlamı, mükemmeli, hakikati bu dünyanın ötesine taşır. Elinde kalan bu dünya ise hakiki dünyanın soluk bir kopyasıdır ve bu haliyle yaşamaya değer değildir.

Köle karşısında efendi kendi gücüne, yeteneğine, sağlıklı yapısına olan inancıyla gücün hakim olduğu bu dünyayı olumlar ve evetler. Nietzsche anlamı ve değeri metafizik bir nedene bağlamayan, onları kendinden hareketle yaratabilen bu yüce ruha ‘soylu insan’ der. Bu kişi kendi iyi ve kötü değer yargılarını da yine kendinden hareketle üretir. İçgüdülerine göre yaşayan bu vahşi insan gücün merkezde olduğu asil tüm değerleri ‘iyi’ (Alm. Gut) olarak kabul ederken, aşağı olanlara ‘kötü’ (Alm. Schlecht) der. Fakat köle, dünyaya kendi başına bir anlam katamadığı gibi kendi var oluşunu da onaylayabilecek güce sahip değildir. Kölenin efendinin gücüne karşı duyduğu bu kıskançlık onda hınç duygusunun doğmasına neden olur. Köle bu hınç duygusuyla güçlü olana, kendinden olmayana ‘hayır’ der ve gücü çoğaltmaya yönelen her değeri kendi aleyhine olması sebebiyle ‘kötü’ (Alm. Böse) diye damgalar. Fakat köle bu değerlere kendi başına kötü demekle ahlaki bir değer yaratamayacağının ve efendiyi alt edemeyeceğinin bilinciyle daha güçlü bir referansa, yani Tanrı’ya ihtiyaç duyar. Kötünün içeriğinin Tanrı tarafından belirlendiğine inanır ve suçluluk duygusu, vicdan gibi çeşitli yapay değerler yaratarak bu inanışı efendi için de bir yaşam biçimine dönüştürür. Köledeki bu düşünme biçiminin çoğalmasıyla kolektif bir hal alan bu ahlak anlayışına geleneğin ahlakı (Alm. Sittlichkeit der Sitte) da denilmektedir. Gelenek ahlakı aracılığıyla insanlara farklı düşünmenin ve güçlü olmanın tüm yolları kapatılmıştır. Böylece köle efendiyi alt etmenin yolunu bulduğu gibi kendi yaşamını da güvenle sürdürebileceği bir ortamı tayin etmiş olur. Köle ahlakı böyle bir metafizik söylemin, güç yoksunluğunun ve hınç duygusunun ardından doğmuştur. Bu ahlaka göre ‘iyi’ (Gut) olan ise efendinin kötü saydıklarıyla şekillenir. Köle, efendi gibi olmadığı için iyi olduğunu düşünür. Başka bir deyişle köle ahlakında iyi, yine bir olumsuzlama üzerinden üretilir.  

Nietzsche, daha baştan, insanı ve yaşamı olumsuzlamayı salık veren bu anlayışı reddeder. Ona göre, insan içgüdülerine göre yaşayan, anlamını bir sanatçı gibi kendisi yaratabilendir. Oysa köle ahlakı içgüdüleri öngörülemez bulduğu için tehlikeli sayar. Sakinliği ve güvenliği arzular. Gücün yayılmasını değil, güçsüz ile güçlüyü eşitlemeyi talep eder. Bu emeller üzerine kurulan Hıristiyan ahlakı da köle ahlakının bir veba gibi yayılmasının en büyük destekçisi olmuştur. Bu ahlak anlayışı duyguları değil, aklı; gücü yüceltmeyi değil, eşitliği; tekinsizliği değil, güvenliği; acıyı değil, metaforik anlamda uyuşturulmuş olmayı diler. Nitekim kişiyi kendisi yapan yaratıcı ve olumlayıcı acı yerini nihilizmin yarattığı kör bir acıya terk etmiştir. Nihilizm insanlığın anlamını, hedefini yitirdiği psikolojik bir çöküşü temsil eder. Nihilizm en büyük değerlerin kendi değerlerini yitirmesi anlamına gelirken diğer yandan da yeni değerlerin yeşerdiği, çıkmazların çözüldüğü bir aşamaya karşılık gelir. Nietzsche, Also sprach Zarathustra (Böyle Söyledi Zerdüşt) kitabının “Von der drei Verwandlungen (Üç Dönüşüm Üzerine)” adlı bölümünde köle ahlakını yok etmenin, dolayısıyla nihilizmi aşmanın en iyi yolu olarak bu ahlakı yaratan insanın artık dönüşmesi gerektiğini gösterir. Bu dönüşüm yaşamın masumiyetini ve hak edilen değerleri yeniden kazandıracaktır.  

KAYNAKÇA

Nietzsche, Friedrich. Ahlakın Soykütüğü - Bir Polemik. Çeviren Zeynep Alangoya. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2011.

Nietzsche, Friedrich. Böyle Söyledi Zerdüşt. Çeviren Mustafa Tüzel. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011.

Nietzsche, Friedrich. Deccal. Çeviren Oruç Aruoba. İstanbul: Hil Yayın, 1995.

Nietzsche, Friedrich. Güç İstenci. Çeviren Nilüfer Epçeli. İstanbul: Say Yayınları, 2017.

Nietzsche, Friedrich. İyinin ve Kötünün Ötesinde. Çeviren Mustafa Tüzel. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017.

Nietzsche, Friedrich. On the Genealogy of Morality. Editör Keith Ansell-Pearson. Çeviren Carol Diethe. Cambridge: Cambridge University Press, 2007.

Yazar : Melek Candan ÖZTÜRK (Selçuk Üniversitesi)