Lacan, Jacques

1901-1981 yılları arasında yaşamış, XX. yüzyıl düşünme geleneğini derinden etkilemiş ve modern sonrası felsefe tartışmalarına hatırı sayılır biçimde yön vermiş ünlü Fransız psikanalist, düşünür.

Freud’a dönüş sloganı ile erken dönem çalışmalarından itibaren kendisine kadar oluşmuş olan Freud merkezli ortodoksiye aykırı Freud okumaları yapmış ve ontoloji temelli kendi düşünce sistemini geliştirinceye dek bu okumaları Hegel ve Heidegger başta olmak üzere birçok önemli filozofun düşünceleri ile birlikte ele alarak ilerletmeye devam etmiştir.

Felsefesi ve temel kavramları. Lacan’ın felsefi dizgesi temel anlamıyla bir özne teorisi hakkındadır. Çalışmalarının erken döneminde dilbilim ve antropolojinin sunduğu yapısalcı aparatları ustalıkla kullanan Lacan, “ayna evresi” (stade du miroir) kuramı ile Descartes’ın cogito’suna yönelik birtakım radikal eleştiriler ortaya koyar. Bu eleştiriler, kendisini açık ve seçik olarak kavrayan bilinç ile özne kavramlarını birbirinden ayıran yapısalcı açıklamaların ilk basamağını oluşturur. Lacan’a göre özne, kendini açık ve seçik olarak kavrayabilen cogito ile değil, ayna evresinde kendini yanılsamalı bir benlik imgesiyle özdeşleştiren çocuğun simgesel düzene yerleşebilme yetisi ile açıklanabilir. Başka bir deyişle Lacan, ayna evresi ile birlikte öznenin esasen simgesel bir operasyon yoluyla inşa olabileceğini ileri süren bir sistem geliştirmeye yönelecektir. Aslen Fransız psikolog Henri Wallon tarafından 1931 yılında ortaya atılan ve bir çocuğun ayna karşısında kendi görüntüsü ile kendi bedeni arasındaki ontolojik farka yönelik tepkilerini ifade eden ayna testine dayanan bu fikir, Lacan’da bir çocuğun ben algısını kendi parçalı varlığının ötesinde, bir yansıtıcı yüzey karşısında beliren yanılsamalı bir bütünlük imgesi üzerine inşa ettiğini ifade eden bir kurama dönüşür. Lacan’a göre ben dediğimiz şey, cogito’nun vaat ettiği şeyin aksine temel olarak bir yanlış tanımadır. Bu yüzden Lacan, psikanalizin bizi doğrudan doğruya cogito temelli düşünme modelleriyle karşı karşıya getireceğini söyleyecektir.

Lacan, ayna evresinin ilksel ontolojik dayanağını “imgesel” (imaginaire) kavramı ile ifade eder. İmgesel, Lacan’ın yapısalcılıktan postyapısalcılığa doğru hareket halinde olan dinamik özne kuramının üçlü yapısından (Gerçek, imgesel, simgesel) biridir. İmgesel düzen, çoğunlukla ayna evresindeki çocuğun ayna karşısındaki imgesel eşleniği ile özdeşleşme süreci üzerinden ifade edilse de bu düzeni anlayabilmenin en iyi yolu onu “Gerçek” (Réel) ve “simgesel” (symbolique) düzenle birlikte ele alarak okumaktır. Gerçek, her şeyden önce varlık öncesi (pre-ontolojik) bir alanı imler. Gerçek’in varlık öncesi olması onun yok olduğu anlamına gelmez zira varlık ya da yokluk ontolojik belirlenimlerdir. Gerçek ise farklılaşmaya, belirlenim kazanmaya, simgeselleşmeye direnendir ve bu anlamıyla (ontolojik olarak) olanaksız olandır. Gerçek’in yapı-ötesi düzeninden imgeler yoluyla bir belirlenimin ortaya çıkarak imgelerin Gerçek’te bir “fazlalık” (résidu) oluşturması ve bu fazlalığın dile, yani simgesel düzene bir “eksiklik” (manque) olarak kaydolmasıyla (imgesel olanın dilsel Öteki’ye tabi olmasıyla) bilinçdışı özne inşa olur.

Lacan, Gerçek’in yapı-ötesi (belirlenimsiz) düzeninde bir fazlalık (belirlenim) olarak ortaya çıkan öğeye “nesne a” (objet petit a) adını verir ve bu kavram, simgesel düzende temsil edilemeyen, dildeki gösterenler zincirinde hiç kapanmayan radikal bir boşluğa, kurucu bir varlık eksikliğine denk gelir. Ayna evresinde inşa olan ben’in gösterenler zincirine (dile) dahil edilmesiyle simgesel operasyonlar hazırlanır ve nesne a, arzunun nesne-nedeni olarak işlev kazanır. Başka bir deyişle ayna evresinde belirlenim kazanan imgesel fazlalık, simgesel düzende bir varlık eksikliğine tekabül eder ve bu fazlalığın sembolik yapıda dışsallaştırılamamasıyla (temsil edilememesiyle) bilinçdışı özne kurulur. Temsile dair bu başarısızlık ya da gösterenler zincirinde gösterilemeden kalan bu eksik öğe Lacan’a göre dildeki anlamlandırma sürecinin temel ve kurucu parçasıdır. Bu yüzdendir ki Lacan bilinçdışı, bir dil gibi yapılanmıştır diyecektir.

Simgesel düzen Lacan ontolojisinin mekânı, psikanalizin ise çalışma odasıdır. Buna istinaden geleneksel yapısalcı görüş, Lacancı öznenin yalnızca dilin ve dil dolayısıyla temsilin çizdiği keskin sınırlar içerisinde hareket edebildiğini ileri sürebilir. Bu düşünce, tümüyle dil tarafından dizayn edilen ve hareket alanı yalnızca simgesel düzenin yasalarıyla belirlenen bir öznenin ne ölçüde etik ve özgür olabileceği sorusunu doğuracaktır. Lacan, özellikle Psikanalizin Etiği isimli VII. Seminer’inden itibaren bu soruyla ilgilenir ve çalışmalarının ağırlık merkezini dilin sorunsallaştırılması bağlamında anlam ve temsil sorununa kaydırmaya ve simgesel ile Gerçek’in paradoksal ilişkisine daha fazla vakit ayırmaya başlar. Öznenin simgesel düzende tümüyle temsil edilemeyişi, başka bir deyişle arzunun yapısal olarak tümüyle dile getirilemeyişi Lacan’a göre öznenin etik kapasitesini oluşturur. O halde aradığımız etik, neredeyse postyapısalcı bir refleksle, başta iyi-kötü olmak üzere her türden ikili karşıtlığın reddine dayanan, simgesel düzenin hemen sırtında, onun kör noktasında yer alan Gerçek’i çağırmaktadır. Başka bir deyişle Lacancı etik, arzuyu onun pre-ontolojik kaynağı olarak Gerçek’le yüzleştirmeye yöneliktir; böylece arzuyu etiğin temel ilkesi haline getirir. Lacan, etiğin temel ilkesini şöyle ifade eder: “İçindeki arzuyla tümüyle uyumlu olacak bir edimde bulundun mu?” Buna göre ilkesel olarak arzumuzdan vazgeçtiğimiz durum, etik anlamda kusurlu sayılabileceğimiz yegâne durumdur. Lacan, simgesel yasalar tarafından çoğunlukla “evrensel” adıyla organize edilmiş geleneksel “iyi” yerine olanaklı bir etiğin maksimi olarak koşulsuz bir saf biçim olması bakımından simgeselleşmeye direnen parçamızı, saf arzuyu önerir. Lacan’ın böyle bir etiğe örnek olarak seçtiği karakter ise Sofokles’in ünlü tragedyasındaki “Antigone” karakteridir.

KAYNAKÇA

Kaçar, Erman. "Adlandırılamayanın Sınırında Etik Eylemin Olanağı: Lacan ve Kierkegaard’da Kaygı", Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 50, (2022): 33-44.

Lacan, Jacques. Écrits. Çeviren Alan Sheridan. New York: Routledge, 2005.

Lacan, Jacques, The Seminar of Jacques Lacan: The Ethics of Psychoanalysis 1959-1960, Book: VII, New York: Routledge, 2013.

Lacan, Jacques. Freud’un Teorisinde ve Psikanalizin Tekniğinde Ben, Seminer 2. Kitap. Çeviren Savaş Kılıç. İstanbul: Metis Yayınları, 2022.

Lacan, Jacques. Psikanalizin Dört Temel Kavramı, Seminer 11. Kitap. Çeviren Nilüfer Erdem. İstanbul: Metis Yayınları, 2013.

Roudinesco, Elisabeth. Her Şeye ve Herkese Karşı Lacan. Çeviren Nami Başer. İstanbul: Metis Yayınları, 2012.

Yazar : Erman KAÇAR (Ardahan Üniversitesi)