Locke, John

17.yy erken modern dönem batı felsefesinin önde gelen İngiliz ampirist filozofu ve siyasal düşünürü. (1632-1704)

Yaşamı ve eserleri. Locke, 1632 yılında Somerset’te doğdu ve 1704 yılında Essex’te öldü. Westminster’dan sonra Oxford’ta Christ Church’te okudu. Pek çok konuda yazmış olmasına rağmen, yaşamının büyük bölümü boyunca, felsefe tarihinin önemli bir başyapıtı olarak kabul edilen An Essay Concerning Human Understanding (İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme, 1690) isimli eserin yazarı olarak tanınmıştır. 17.yy İngiltere’sinin çalkantılarla dolu siyasal ortamında, hamisi olan Shaftesbury Kontu’nun yazmanı ve yardımcısı olarak aktif bir şekilde siyasal ortamlarda bulunmuş, hatta bu ilişkileri dolayısıyla bir dönem hayatının tehlikeye girmiş olması nedeniyle Kıta Avrupası’nda kimliğini gizli tutarak sürgünde yaşamıştır. Hollanda’daki sürgün günlerinde kaleme almış olduğu Letter concerning Toleration (Tolerans Üzerine Mektup, 1689), dini hoşgörü ve inanç özgürlüğü üzerine günümüzde halen okunan temel bir metindir. Yine, 1693 yılında yayınlanan Some Thoughts Concerning Education (Eğitim Üzerine Bazı Düşünceler) yaklaşık bir yüzyıl boyunca sadece İngiltere’de değil, tüm Avrupa’da konu hakkında yazılmış en önemli eserlerden biri olarak kabul görmüştür. Özellikle sonraki yüzyıllarda Locke’un büyük bir siyasal düşünür ve liberalizmin babası olarak anılmasını sağlayan ise 1690 yılında yazarının ismi olmadan basılan Two Treatises of Government (Hükümet Üzerine İki İnceleme) isimli eseridir. Yine, Reasonableness of Christianity (Hıristiyanlığın Akla Uygunluğu, 1695) de önemli eserleri arasında sayılabilir.

Bilgi Teorisi. Her ne kadar felsefe tarihinde sonradan ampirist bir filozof olarak değerlendirilecek olsa da Locke’un eserlerinde ampirizmle ilgili bir ifade yer almaz. Ancak, bilgi teorisinde deneyim (İng. experience) ve gözleme (İng. observation) vermiş olduğu merkezi yer, onun bu eğilimini açıkça gösterir niteliktedir. Özellikle Deneme isimli hacimli eserinde, insan bilgisini oluşturan idelerin yegane kaynağı olarak duyum (İng. sensation) ve düşünümü (İng. reflection) göstermiş olması ile doğuştan idelere kategorik olarak karşı çıkışı, onu ampirist geleneğin kaynak filozoflarından biri haline getirmiştir. Locke, Deneme’de, bilgi anlayışını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyar. Eseri yazma amacını “insan bilgisinin kaynağını, kesinliğini ve genişliğini” araştırmak olarak belirtir. Bu amaçla kitabı dört ana bölüme ayırmıştır.

Deneme’nin birinci bölümünde, isim vermeksizin Descartes’ı ve onu takip edenlerin akılcılığını, doğuştan ideler argümanı üzerinden eleştirir ve ne teoride ne de pratikte geçerli olabilecek doğuştan ideler ile bunlara bağlı ilkelere sahip olamayacağımızı söyler. İkinci bölüm, Locke’un kendi ide görüşünü ortaya koyar. Burada ünlü ifadesiyle, insan zihninde duyulara konu olmamış hiçbir idenin bulunmasının mümkün olamayacağını kanıtlamaya çalışır. En karmaşık ve soyut idelerin bile temelde duyum yoluyla edinilmiş basit idelere dayanması gerektiğini söyler. Eserin, “Sözcükler” ismini taşıyan üçüncü bölümü, belki de felsefe tarihinde dil meselesinin başlı başına incelendiği ilk örneği teşkil eder. Locke, bu bölümü yazmaktaki amacını daha eserin girişi için kaleme aldığı “Okur’a Mektup” bölümünde dile getirmiştir. Locke’a göre, “bulanık ve anlamsız konuşma biçimleri ile dilin bozuk kullanımı” aslında insanlık tarihi boyunca bilgisizliklerini örtmeye çalışan insanlar tarafından kötüye kullanılmış ve bu da gerçek bilgi ve bilimi engelleyip geciktirmek dışında hiçbir işe yaramamıştır. Bu kişiler tarafından bilimlere sokulmuş olan yanlış ve anlaşılmaz terimlerin karanlık ve anlamsız kullanımları engellenmiş olsaydı, dünyadaki bilginin mevcut durumundan çok daha ileri gitmiş olacağı açıktır. Eserin dördüncü ve sonuncu bölümü ise, bilginin (İng. knowledge) tanımının verilmeye çalışılmasından oluşur. Locke’a göre, bilgi temelde, “iki ide arasındaki uyuşmanın ve uyuşmamanın algılanmasıdır”. Yine bu bölümde, insan bilgisinin farklı açıklık derecelerinin bir hiyerarşisi verilir. Ancak tüm araştırmasının sonunda vardığı noktada, Locke, insan anlığının gerçek bilimsel bilgiye ulaşabilmekte yeterli olduğu konusunda pek umutlu değildir. Zira bilgimizin temeli idelerdir ve ona göre de deneysel felsefe ne denli ileri giderse gitsin, biz cisimlerin tam ve upuygun idelerini asla edinemeyiz.

Bu görüşleri, Locke’un kendi döneminde mevcut olan, ampirik verilere ulaşma kısıtından etkilendiğini göstermektedir. 17.yy’da yeniden canlanmış olan atomcu anlayışa oldukça yakın duran Locke, her ne kadar cisimlerin gözlemimize tabi olabilecek ampirik özünün bu temel parçacıklara dayandığını düşünürse de atomların gözlenebilmesinin mümkün olmadığına inandığı için, bu cisimlerin de tam ve upuygun idelerine asla sahip olamayacağımızı söylemektedir. Bu da, Locke'a göre, gerçek bir doğa felsefesi veya bugünkü söyleyişimizle doğa bilimini kurmamızı imkansızlaştırır.

Siyaset Felsefesi. Locke, siyasal düşüncede liberal geleneğin başını çeken bir filozof olarak görülür. Bunun temel sebebi, onun özellikle İki İnceleme ve Tolerans eserlerinde ortaya koymuş olduğu ve insanın doğal olarak sahip olduğu bir tür özgürlük durumundan türettiği haklarıdır. Locke’un liberal düşüncesinde iki önemli görüş vardır. İlki, dönemin hakim anlayışı olan monarşizme bir tür toplum sözleşmesi teorisi ile karşı durmuş olmasında kendini gösterir. Bu yaklaşımıyla, aslında insanların içinde yaşadıkları devletleri kendi rızaları ile kurduklarını, böylece sanıldığı ve savunulduğu gibi iktidar yetkisinin Tanrısal bir kaynağa değil, doğrudan insanların özgür istençlerine dayandığını göstermektedir. İkincisi ise, siyasal toplumun asıl kurulma nedeninin, bireyin “yaşamı, özgürlüğü ve mülkleri” anlamına gelecek şekilde kullandığı mülkiyetinin korunması olduğunu belirtmesidir. Locke’un siyaset felsefesinin merkezine koyarak, özel bir vurgu yaptığı bu geniş mülkiyet tanımı, insanın sadece kendisine ait olan ve ilkece kendisinden zor kullanmadan ve haksızlık etmeden asla alınamayacak olan bir hakka işaret etmesi açısından düşünce tarihinde bir ilki oluşturur. Yine Tolerans Üzerine Mektup’unda bireyin inancını da bu geniş mülkiyet tanımı içinde ele alarak, tolerans kavramına derin bir hak temeli sağlamış olması, onu bu konularda halen okunan ve başvurulan bir düşünür kılmıştır.

Etkisi. Locke’un kendinden sonraki düşünce geleneğine önemli etkisi olmuştur. 18.yy’ın Avrupa Aydınlanma hareketinin filozofları tarafından, aydınlanmanın en önemli kaynaklarından biri olarak görülmüştür. Yine 18.yy’da, John Adams ve George Washington gibi Amerikan kurucu babalarının devrime ideolojik temeller arayan yazılarında Locke’un adı pek çok kez anılmaktadır. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucu belgesi olan Bağımsızlık Bildirgesi’nde de Locke etkisi göze çarpar.

KAYNAKÇA

Locke, John. İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme. Çeviren Vehbi Hacıkadiroğlu. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2004.

Murteza, Gökhan. "John Locke'un Metafizik Sistemi". Metafizik, Filozofların Metafizik Sistemleri içinde, 354-370. Editör Abdulkadir Çüçen, Sentez Yayıncılık, 2019.

Murteza, Gökhan. "John Locke'ta Mülkiyet Hakkı". Hukuk ve İktisat Yaklaşımından Mülkiyet Hakları içinde, 22-58. Editör Coşkun Can Aktan, SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları Yayınları, 2020

Murteza, Gökhan. “John Locke Devrimi: Emeksiz Mülkiyetten Bir ‘Hak’ Olarak Mülkiyete”. Emek ve Mülkiyet içinde, 45-66. Editörler Işıl Bayar Bravo ve Hamdi Bravo, İstanbul: Fol Yayınları, 2022.

Tully, James. An Approach to Political Philosophy: Locke in Contexts. Cambridge: Cambridge University Press, 1993

Yazar : Gökhan MURTEZA (Kırklareli Üniversitesi)