MacIntyre, Alasdair

1929 Glasgow doğumlu, felsefe, ahlak ve siyaset çalışmalarını ABD’de halen aktif olarak devam ettiren İskoç asıllı düşünür.

Yaşamı. MacIntyre, 1949 yılında Londra Üniversitesi’nden klasikler alanında lisans, 1951 yılında Manchester Üniversitesi ve 1961 yılında Oxford Üniversitesi’nden felsefe alanında yüksek lisans dereceleri aldı. Oxford, Boston, Duke ve Notre Dame Üniversitesi gibi pek çok üniversitede dersler verdi. Daha 24 yaşındayken yayınladığı Marxism: An Interpretation (1953) [Marksizm: Bir Yorum] başlıklı ilk kitabı MacIntyre’ın, tüm yaşamı boyunca Marksizmin etkisinde olacağına dair bir işaretti. 1956’da SSCB’nin Macaristan’ı işgal etmesi sonrası bir siyasi proje olarak komünist düşünceden ayrılığını ilan etti ama son çalışmalarında Marksizmin teorik yönünden yararlanma devam etti. 1960’ta Uluslararası Sosyalizm dergisinin baş editörü olarak görev aldı ve o dönem hareketin önde gelen isimlerinden biri haline geldi. Amerikan Felsefe Derneği’nin (American Philosophical Association) başkanlığını da yapan MacIntyre, 2010 yılında Amerikan Katolik Felsefe Derneği tarafından Aquinas Madalyası ile ödüllendirildi. 2010 yılında Notre Dame Üniversitesi Felsefe bölümünden emekliye ayrılan MacIntyre, aynı üniversiteye bağlı ‘de Nicola Center for Ethics and Culture’da her güz döneminde verdiği yıllık konferanslarına devam etmektedir.

Felsefesi. Çağdaş felsefede ahlak teorileri, iyi yaşam ve ortak iyi (common good) kavramının mahiyeti ile ilgilenen herkesin yolu, bir şekilde MacIntyre’dan geçer. Onu liberalizm, duyguculuk ve dışavurumculuğa karşı cesur bir eleştirmen, kavramların tarihçi arkeoloğu ve elbette yirminci yüzyılın kötülük ve başarısızlıklarına dair ufuk açıcı görüşlerin yazarı olarak tanımlamak mümkündür. Bununla birlikte MacIntyre’a izafe edilen komünitaryan ya da muhafazakâr ahlakçı gibi yakıştırmaların, kendi ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla karşılığı yoktur. Bu yüzden onu herhangi bir çağdaş ahlak kuramının sıkı bir takipçisi olarak konumlandırmak doğru olmayacaktır. İlk kaleme aldığı eserlerden 2016 yılında yayınlanan Ethics in the Conflicts of Modernity [Modernite Çatışmalarında Etik] başlıklı son kitabına kadar MacIntyre, düşünce dünyasındaki değişimleri okuyucusuyla açık yüreklilikle paylaşır. Bu değişimlere rağmen MacIntyre’ı yakından takip eden okuyucuları, onunla özdeşleşmiş olan keskin eleştirel tavrını ve yöntemindeki tutarlılığı kolaylıkla takip edebilmektedir. Değişen çoğu kez, çağdaş ahlak ve siyaset teorilerine yönelik eleştirilerinde Aristoteles, Thomas Aquinas ve Marx’tan ne kadar ve hangi yönlerden destek aldığıdır.

MacIntyre’ı çağdaş felsefede özgün kılan, onun bir “ahlak felsefesi tarihçisi” olarak antik dönemde Homeros’la başlayan ve yirminci yüzyılda nihilizmle sona eren düşünce tarihinin çarpıcı örneklerini titiz bir okuma, yorumlama ve eleştiriye tabi tutma becerisidir. Bu yöntemi kullandığı ve böylece haklı bir şöhrete kavuştuğu 1981 yılında yayınlanan After Virtue [Erdem Peşinde] adlı eserinde, modern ahlaki temellendirmenin hatalarını ve bu söylemin işlevsizliğini açıklar. Bununla birlikte Aristotelesçi erdem etiğini, çağdaş dünyanın ihtiyaçlarına uygun olarak revize etmenin imkanını da gösterir. Ona göre modern teoriler, insanları ahlaki çürüme, kültürel açıdan yok oluş ve yanılsamalarla tek başına bırakmıştır; ancak onları bu yerden ne liberalizmin ne faydacılığın ne de nihilizmin çekip kurtaracak kudreti yoktur. Bu tavrıyla MacIntyre, soyut ve tarih dışı bir ahlak felsefesi ve rasyonalite anlayışına karşı duruşunu açıkça ilan ederken Aristotelesçi erdem etiğinin insanın gelişimi (human flourishing), amaçlılık, iyi ve ortak iyiye yönelik vurgusu sayesinde bireyin yalnızlaşmasına ve bunalımına bir alternatif sunduğunu iddia eder. Ancak MacIntyre’ın Aristoteles’te çağdaş problemlerin çözümünü görse de onun toplumun büyük bir kesimini dışlayan seçkinci tavrına karşı mesafesini koruduğunu not etmek gerekir.

MacIntyre’ın son yıllarda yayınladığı eserler, onun düşüncesindeki yeni bir değişime işaret etmektedir. 1999 yılında yayınlanan ve insan doğasını konu edinen kitabı Dependent Rational Animals’a [Bağımlı Rasyonel Hayvanlar] samimi bir itirafla başlar. Erdem Peşinde’de Aristotelesçi metafizik biyolojiden bağımsız bir ahlak anlayışını tasarlamış olmasının bir eksiklik olduğunu kabul etmek zorunda kalır. Çünkü ona göre “hayata borçlu olarak başlarız: ebeveynlerimize, kültürümüze ve birbirimize.” Metafizik biyoloji, toplumsal yaşama Aristoteles tarafından formüle edilen teleoloji kavramı üzerinden bakan felsefi bir konumdur. Bu kavram, MacIntyre’ın son dönem düşüncesine iki yönden katkıda bulunur. İlki, doğamız gereği başkalarına bağımlı ve muhtaç olduğumuza dair kazandırdığı farkındalıktır. İnsan yaşamı ve gelişimi, zoon politikon kavramının ima ettiği gibi topluluk yaşamının siyasi yapılarına ihtiyaç duyar. Başkalarına bağlılığımız, sadece sosyal ihtiyaçlarımıza işaret etmez aynı zamanda rasyonellik ile biyoloji arasında kurulması gereken bağın da göstergesidir. Çünkü rasyonalitenin gelişimi, insanın biyolojik bir canlı olma niteliği üzerine kuruludur. Bu, MacIntyre’ın daha önce savunduğu tarihsel ve toplumsal bağlamın yadsındığı anlamına gelmez. Daha ziyade biyoloji ve rasyonalitenin ilişkisine dair bu farkındalık ve bu bağlamda biyolojik etiğin ve psikolojinin özgün katkısı, pratik rasyonalitenin işleyişini daha kapsayıcı ve sentetik bir biçimde izah etmeyi sağlar.

İkincisi, akıl yoluyla iyiyi aramak doğamızın bir parçası olsa da bu faaliyetin, ancak sosyal olarak konumlandırılmış rasyonel ve bağımlı canlılar olarak varoluşumuz çerçevesinde gerçekleşeceğine dair farkındalık. Bizler, doğumdan itibaren farklı zamanlarda ve farklı yerlerde başkalarından aldığımız ilgi, sevgi, eğitim ve eleştiri sayesinde bugün olduğumuz kişiler olduk. Karar verme ve buna göre hareket edebilme yetisi ile ahlaki faillere dönüştük. Şayet erdemlerin ve iyinin biyoloji ile ilişkilendirilebilir tarafları varsa, o halde ahlaki yargılarda bulunma ve mevcut normlara uyma arasında da bir bağ kurulabilir. Bu bağ kurulduğunda bir insan sadece kendi bireyselliğini anlamakla kalmayacak aynı zamanda başkalarının iyiliğine, ortak iyiye de katkıda bulunma yönünde harekete geçecektir. Bunu yaparken hem diğer insanlara hem de Tanrı’ya olan ihtiyaç ve bağımlılığının farkında olacaktır. Çünkü benlik, sosyal ve politik bir varlıktır. Tam aksine atomik, yalıtılmış ve bağlantısız akıl kavramı ise MacIntyre’ın reddettiği modern ahlak felsefesinin bir kurgusudur. Metafizik biyolojinin bu katkısı sayesinde mümkün olan en iyi ve erdemli yaşamın, ortak iyiyi temin eden toplumsal mekanizmalar sayesinde gerçekleşeceği fark edilir.   

Son yıllarda metafizik biyolojinin MacIntyre’ın sistemine bu kadar güçlü bir yerden giriş yapmasının nedeni, Thomas Aquinas etkisidir. İnsan yaşamı için “nihai bir son” olduğunu savunurken MacIntyre, Aquinas’ı yankılar. Aquinas’tan övgüyle bahsederken de onu Aristoteles’ten daha çok Aristotelesçi olarak adlandırır. Böylece kendisini de Thomistik Aristotelesçi olarak konumlandırmış olur. Thomistik Aristotelesçiliğin, metafizik biyolojinin, teleolojinin ve Marksist eleştirinin MacIntyre’ın olgunluk dönemi düşüncesinin merkezinde yer aldığı göz önüne alındığında bu kavram ve yaklaşımları, onun felsefesini anlamanın anahtarları olarak görmek gerekir.

KAYNAKÇA

MacIntyre, Alasdair. Erdem Peşinde: Ahlak Teorisi Üzerine Bir Çalışma. Çeviren: Muttalip

Özcan. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2000.

MacIntyre, Alasdair. Dependent Rational Animals: Why Human Beings Need the

Virtues. Chicago: Open Court, 1999.

MacIntyre, Alasdair. Ethics in the Conflicts of Modernity: An Essay on Desire,

Practical Reasoning and Narrative. Cambridge: Cambridge University Press, 2016.

Erkan Balcı, Elif Nur. Erdemi Keşfetmek. İstanbul: İz Yayıncılık, 2019.

Perreau-Saussine, Émile. Alasdair MacIntyre: An Intellectual Biography, USA: University of Notre Dame Press, 2022.

Yazar : Yurdagül KILINÇ (Selçuk Üniversitesi)