Russell, Bertrand

1872-1970 yılları arasında yaşamış olan ünlü İngiliz filozofu.

Temel eserleri: The Problems of Philosophy [Felsefe Meseleleri], Our Knowledge of the External World [Dış Dünya Üzerine Bilgimiz], Mysticism and Logic [Gizemcilik ve Mantık], Analysis of Mind [Zihnin Analizi], Analysis of Matter [Maddenin Analizi], An Inquiry into Meaning and Truth [Anlam ve Doğruluk Üzerine Bir Soruşturma], Human Knowledge: Its Scope and Limits [İnsan Bilgisinin Kapsamı ve Sınırları] Marriage and Morale [Ahlâk ve Mutluluk], Religion and Science [Din ve Bilim) ve A. N. Whitehead'le birlikte kaleme aldığı Principia Mathematica [Matematiğin İlkeleri].

Mantık ve matematik alanında çığır açıcı çalışmalar gerçekleştiren Bertrand Russell, matematiksel mantık alanındaki çalışmalarını daha sonra felsefe alanına yansıtmış ve bu çerçeve içinde mantıksal atomculuk öğretisini geliştirmiştir. Buna göre, Russell sisteminin en basit tümcelerine atomik önermeler adını vermiş ve bu önermeleri, daha kompleks tümcelere karşılık gelen moleküler önermelerden ayırmıştır. O, moleküler önermelerin birbirlerine ve, veya, ise, ancak ve ancak gibi mantıksal eklemlerle bağlanan atomik önermelerden meydana geldiğini söylemiştir.

Ona göre, bu tür bir mantıksal öğreti, felsefî analizin konu aldığı birçok problemi basitleştirmek bakımından büyük bir değer taşır. Russell atomik önermelerin her zaman belli bir mantıksal yapıya sahip olduklarım, atomik önermenin basit olup başka bir önermeden meydana gelmediğini, bu önermenin öznesi konumunda özel bir ismin bulunması gerektiğini, onun ayrıca bir yükleme ya da belli bir bağıntının yerini tutan bir terime sahip olmak durumunda bulunduğunu savunur. Buna göre, 'Ahmet uzundur' önermesi birinci türden, 'Ahmet Mehmet'in solundadır' önermesi ise ikinci türden atomik önermeye bir örnektir. Russell buna ek olarak, atomik bir önermedeki terimlerin anlamının, her zaman bu terimlerin delâlet ettiği, gösterdiği öğelerden meydana geldiğini söyler. Bu çerçeve içinde, 'Ahmet'in anlamı, Ahmet kişisidir, 'uzun'un anlamı uzun olma özelliği ve nihayet, '-in solunda' nın anlamı ise, solunda olma bağıntısıdır.

Russell söz konusu mantık öğretisiyle, belli bir metafiziksel görüşe ulaşmıştır. Başka bir deyişle, onun mantık öğretisiyle metafiziği arasında çok yakın bir ilişki vardır. Ona göre, biz söz konusu matematiksel mantıktan, felsefî analizden yararlanarak, dünyayı meydana getiren bileşenler hakkında sağlam bir fikir sahibi olabiliriz. Russell'e göre, dünya iki türden bileşenden meydana gelir: Basit öğeler ve olgular. Basit öğeler, atomik önermelerin bileşenlerinin, gösterdikleri varlıklardır; özel isimler, yüklemler, bağıntı terimleriyle adlandırılan şeylerdir. Olguların nihai bileşenleri ve onlardan çok daha temel olan bu basit öğelerin başka hiçbir şeyde söz konusu olmayan bir gerçeklikleri vardır. Olgular ise, bazı önermeleri doğru, bazılarım yanlış kılan yapılardır. Örneğin, Ahmet'in aç olması olgusu, 'Ahmet açtır' önermesini doğrularken, 'Ahmet toktur' önermesini yanlışlar. Bu nedenle, dünya, Russell'e göre, yalnızca basit öğelerden değil, fakat olgulardan da meydana gelir. Şu hâlde, dünyayı tasvir etmek istersek, yalnızca ondaki bireyleri saymak yetmez, ayrıca onun tüm olgularını betimlemek gerekir.

Basit öğeler, bireyler, kendi başına alındıklarında, tasvir edilemez, fakat yalnızca adlandırılabilirler. Buna göre, Ahmet, niteliklerinden ve de bağıntılarından ayrı olarak, yalnızca adlandırılabilir. Onu betimlemek, onunla ilgili bir olguyu ifade etmektir. Bu olguları dile getiren atomik önermeler toplamı, dün yaya ilişkin tam ve eksiksiz bir betimleme meydana getirir. Russell, bu öğretiyi gerçekliğin tek bir tözden, zihinsel yapısı olan bir Mutlaktan meydana geldiğini savunan McTaggart, Bosanquet ve Bradley gibi, İngiliz idealist ve birci filozoflarına karşı çıkışının bir ifadesi olarak geliştirmiştir

O, matematiksel mantığının, dünyanın şeyler, bireyler, basit öğeler çokluğundan meydana geldiği inancı için sağlam bir destek olduğunu düşünmüştür. Dünya tek bir tözden oluşmaz, fakat çok sayıda ayn ve tikel şeyden meydana gelir. Üstelik, bu basit öğeler, idealistlerin düşündüğü gibi, tinsel bir yapıda değildir. Bunlar basit oldukları ve yalnızca varoldukları için, kendilerinde hiçbir niteliğe sahip değildirler. Onlar, olgular adı verilen kompleks yapılar içinde ortaya çıkar ve bunlardan bazıları fiziki, bazıları da tinsel bir nitelik taşır.

Bilgi teorisi bakımından empirizmi benimseyen Russell, betimleme yoluyla bilgi ve tanışıklık yoluyla bilgi olmak üzere, iki ayrı bilgi türünden söz etmiş ve bunların deneysel bilgimizin temelini meydana getirdiğini savunmuştur. Ona göre, biz kendi kişisel duyu-verilerimizle, imge, düşünce ve duygularımızla doğrudan bir tanışıklık içinde bulunup, fizikî nesneleri yalnızca betimleme yoluyla biliriz. Bu genel çerçeve içinde, fizikî nesneleri duyu-verilerinin nedenleri olduğunu öne süren Russell, daha sonra bu görüşünü değiştirmiş, ve özellikle, Dış Dünya Üzerine Bilgimiz ve Gizemcilik ve Mantık adlı kitaplarında, fizikî nesnelerin aktüel ya da mümkün duyu verilerinden hareketle oluşturulmuş mantıksal yapımlar olduğunu iddia etmiştir. O, işte bu temel üzerinde, fizikî nesnelerle ilgili tümce ya da önermelerin duyu-verileriyle ilgili tümce ve önermelere indirgenebileceğim ve belli bir anda, her gözlemcinin, üç boyutlu kişisel bir dünyayı, onun özel mekânıyla birlikte algıladığını savunmuştur.

Yaklaşık olarak aynı dönemde, nedensel bir algı görüşü benimseyen Russell,
duyu verilerini algılayan kişinin beynine yerleştirmiş ve Zihnin Analizi adlı eserinde, Amerikan pragmatisti William James'ın nötr monizmine veya Emest Mach'ın nötr pozitivizmine benzer otan bir teorinin savunuculuğunu yapmaya başlamıştır.

Ahlâk felsefesi alanında, ahlâkî önermelerin nesnel bir geçerliliği olmadığını savunan Russell, ahlâk alanındaki temel problemlerin, ahlâkî değil de, psikolojik ve toplumsal problemler, yani insanların ne isteyip, ona nasıl ulaşılabilecekleri konusuyla ilgili problemler olduğunu savunmuştur. Hobbes, Bacon, Locke, Berkeley, Hume ve Mill'in oluşturduğu İngiliz empirist geleneği içinde yer alan Russell, siyasetle eğitim felsefesi alanında, mutlak bir özgürlükçülüğün keskin ve yılmaz bir savunucusu olmuştur.

Yazar : Yazılıyor...Özgür YILMAZ (Kırklareli Üniversitesi)