Saussure, Ferdinand de

1657-1913 yılları arasında yaşamış, modem yapısal dilbilimin kurucusu, ve dolayısıyla yapısalcılığın büyükbabası olarak görülen ünlü düşünür.

Temel eseri: Cours de lingustique générale [Genel Dilbilim Dersleri]. Konuşan ya da yorumlayan özneden çok, dil üzerinde yoğunlaştığı için, Saussure 20. yüzyıla bir anlamda damgasını vuran, modem düşüncenin ya da Aydınlanmanın hümanizminden kopuş eğiliminin veya antihümanizmin en önemli isimlerinden biridir.

Saussure, özneyle dil arasındaki geleneksel ayırımı bir kenara atarak, dille söz arasındaki ayırımı ön plâna çıkartmıştır. Buna göre, dil, bireyin ne yaratabildiği, he de değiştirebildiği, ondaki dil yetisinin gelişmesini sağlayan uzlaşımlar bütünüdür. Söz ise, toplumsal uzlaşım aracı olan dil yoluyla, bireyin dil yetisini gerçekleştirme edimidir. Buradan da anlaşılacağı üzere, Saussure, bir göstergeler, sözcükler ve anlamlar sistemi olarak dilin, konuşan bireysel öznelerin söz edimlerinden bağımsız olarak varolduğunu söyler.

Başka bir deyişle, konuşma ya da dilsel davranış ile bir düzenlilikler sistemi olarak dil arasında bir ayırım yapan Saussure, kültür gibi dilin de, kollektif olarak yaratılan ve paylaşılan bir anlam sistemi olduğunu söylemiştir. Buna göre, dil bir göstergeler sistemi olup, konuşmacılar, söz ya da konuşmalarından önce varolan bir dilin yardımıyla bir şey söyleyebilir, bir şeyler anlatabilirler. Bu nedenle, dilin anlamı fenomenoloji ya da psikolojinin öznel terimleriyle açıklanamaz. Anlam, fenomenolojinin öne sürdüğü gibi, öznenin bilinçli edimlerine bağlı olamaz. O, gösterge ile anlam arasındaki bir tür zihinsel ya da psikolojik çağrışımın ürünü olarak da anlaşılamaz.

Dile artzamanlı değil de, eşzamanlı bir yaklaşım üzerinde ısrar eden Saussure'e göre, dilin anlamı ve işleyişi, bu sistemin kökenleriyle ilgili genetik ya da gelişimsel bir öyküden ziyade, varolan bir göstergeler ve anlamlar sistemiyle ilgili olgulara bağlıdır. O, yapısala bir bakış açısından, geçmişten miras alınmadığı gibi, öznenin yaratıcı ediminin sonucu da olmayan anlamların, bir bütün olarak dil araçlığıyla açıklanabileceğini söylemiştir. Dilin anlamının birbirlerini karşılıklı olarak tanımlayan birimlerin, uzlaşımsal bir sistem meydana getiren yapısı tarafından belirlendiğini öne süren Saussure’e göre, sözcüklere anlamlarını veren şey de, bir bütün, öğelerin yapı kazanmış bir sistemi olarak dildir. Dilbilimsel gösterge ise, ona göre, bir gösteren ve gösterilenden meydana gelir. O, işte bu bağlamda, göstergenin öğelerini meydana getiren isimle nesneyi birleştiren bağın doğal bir bağ olmadığını iddia eder. Bundan dolayı, dilin düzeni gerçekliğin düzeninden bağımsızdır.

Yazar : Yazılıyor...M. Taha TUNÇ (Hacettepe Üniversitesi)