tabula rasa

[Tr. Alt. boş levha ] [İng. Blank Slate, White Paper]

Klasik felsefede zihne kazınmış olduğu ileri sürülen doğuştan / fıtrî ideler ve ilkeler öğretisine karşı öne sürülen iddiaları desteklemekte kullanılan benzetme. Terimin etimolojisi hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte, kökeni, genellikle İngilizce’ye “boş, temiz, beyaz” sayfa veya levha olarak çevrilen Latince bir ifadedir. Terimin, özellikle Romalıların ağaç ya da arduvazdan yapılmış tabletlerin üzerini balmumu ile kaplayıp yazı yazmada kullandıkları daha sonra balmumunu ısıtıp yüzeyi temizleyerek, temiz / boş “tabula rasa” durumda yeniden kullanmaya hazır bir tablet elde etmelerini ifade etmek için kullanıldığı düşünülmektedir.

1-(Aristoteles’te) De Anima’da (Ruh Üzerine) bu kavramla ilgili bir ipucu bulmak mümkündür: “Ortak bir şey üzerinden etkiye maruz kalma konusunda, aklın henüz akletmeden önce yetkin halde değil de gücül halde akledilir olanla olduğu daha önce söylenmişti. Aklın durumu hiçbir şeyin yetkin halde yazılı olmadığı bir yazı tahtasının durumu gibidir” (429b29). Bu görüşün ve benzetmenin kullanımına aynı zamanda Kıbrıslı Zenon’da, Stoacılarda, İbni Sina’da, İbn Tufeyl’de ve Aquinas’ta rastlanmaktadır.

2-(John Locke’ta) “Tabula rasa” üzerine asıl vurguyu yapan ve neredeyse terimin kendi felsefesiyle anılması sağlayan kişi, 17. Yüzyılın sonlarında yaşamış olan İngiliz ampirist filozof John Locke’tur. Locke’un temel eseri An Essay Concerning Human Understanding (İnsanın Anlama Yetisi / İdrâk Yetisi Üzerine Bir Deneme), ilk olarak 1690 yılında yayımlanmış daha sonra çeşitli eklemeler ve çıkarmalarla yeniden basıma hazırlanmıştır. “Tabula rasa” terimi, 1690 yılında yayınlanan ilk baskıdan itibaren İngilizce baskılarda yer almaz; bununla birlikte terim Latince olarak 1700’de Pierre Coste’un Fransızca tercümesinde bulunmaktadır. Deneme’de Locke, daha önce duyumu olmayan hiçbir şeyin zihinde bulunmadığı şeklindeki ampirist tezini dile getirirken zihinde doğuştan gelen bir şeyin olmadığını vurgulamak için zihinden, deneyimden gelecek ideleri bekleyen “boş / temiz kağıt / levha” olarak bahsetmektedir. Beyaz kâğıt ifadesi, eserin birinci bölümü olan “Doğuştan / Fıtrî Mefhumlar”ın “No Innate Practical Principles (Pratik İlkeler Doğuştan Değildir) başlıklı üçüncü kısmında, beyaz bir kağıda her şeyin yazılabileceği dile getirerek kullanılmış, ancak özellikle eserin “İdealar Hakkında” başlıklı ikinci bölümünde yer alan “Of Ideas in General, and their Original” (Genel olarak İdeler ve Kökenleri Üzerine)” kısmında, zihni üzerine hiçbir şeyin yazılmadığı beyaz bir kağıda benzetmek suretiyle vurgulanmıştır. Locke’un amacı zihnin bilgi adına elde ettiği bütün kazanımları sonradan tecrübe yoluyla elde ettiğine vurgu yapmaktır; zira zihnin bütün içeriğini, malzemesini duyum (sensation) ve düşünümden (reflexion) gelen ideler oluşturur. Zihin, söz konusu kaynaktan muhteva gelmeden önce tabula rasa gibidir.

KAYNAKÇA

Aristoteles. Ruh Üzerine, Çeviren Ömer Aygün & Y. Gurur Sev, İstanbul: Pinhan Yayıncılık, 2019.

Locke, John. An Essay Concerning Human Understanding, Editör Peter Nidditch, Oxford: Clarendon Press, 1975.

Locke, John. İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme (2 cilt), Çeviren Meral Delikara Topçu, Ankara: Öteki Yayınevi, 1999.

Yazar : Ayşe Gül ÇIVGIN (Bartın Üniversitesi)