zihin felsefesi

[Alm. Philosophie des Geistes ] [Fr. philosophie de l’esprit ] [İng. philosophy of mind ]

1.(Genel Olarak): Zihin Felsefesi, zihin ne olduğu, zihinle ilgili kavram ve sorunları ele alan felsefe disiplinidir. Diğer birçok disipline göre de felsefenin daha yeni sayılabilecek bir disiplini olarak kabul edilir. Her ne kadar zihin felsefesi teknik olarak, 18 ve 19. yüzyılın başlarında gündeme gelmeye başladıysa da içerdiği konuların çok daha eskiden beri tartışıldığı söylenebilir. Ancak günümüz çalışmaları açısından bakıldığında özellikle Ludwig Wittgenstein ve Gilbert Ryle (özellikle onun Zihin Kavramı eseri) ile zihin felsefesinin temellerinin atıldığı söylenebilir.  Fakat 17. yüzyılda René Descartes’ın ortaya koyduğu düalist töz anlayışı ile ileri sürdüğü varlığın temelindeki ikili töz anlayışı yani beden ve ruhun farklı tözler olduğu görüşü, zihin felsefesinin en temel problemi olan ruh-beden/zihin-beden olarak karşımıza çıkacak sorunun temelini oluşturmaktadır. Üstelik bu zihin-beden problemi de sonrasında birçok felsefe sorununun ve görüşün de ortaya çıkmasına kaynaklık etmiştir. Tıpkı akıl ve beden ayrı ise aralarındaki ilişkinin nasıl olduğu, farklı tözlerin birbirlerini nasıl etkiledikleri yahut bunlardan hangisine ağırlık vermek gerektiği vb. sorularda olduğu gibi.

Zihin felsefesi her ne kadar temelde zihin ve beden sorununu kapsamlı bir şekilde tartışıyor gibi görünse de bunun yanında özellikle zihnin ne olduğu ve nasıl çalıştığı, algı, hafıza, bilgi oluşumu, beyin ile özdeş olup olmadığı, beyinsel süreçler, zihinsel süreçler, bilinç, duygu, duyum, ben, kimlik gibi birçok zihinle ilişkili kavramları ve bu kavramlarla ilgili tartışma ve görüşleri de içermektedir. Zihin demek yeterli midir? Zihin, beyne eşdeğer midir yoksa onun uzantısı veya ondan ayrı bir şey midir? Zihnin ne olduğu, beyinle özdeş olup olmadığı farklı filozoflarca farklı şekillerde ele alınmıştır. Özellikle felsefe tarihine bakıldığında, ruh ve akıl yerine günümüzde daha çok zihin kavramı kullanılmaktadır. Bunun da sebebi aklın genelde ruhla ilişkili olması ve ruhun da dinsel bir arkaplana sahip olması ve bunların somut olarak ölçülememesi, bilinmezliği barındırmasıdır. Bu kaygılardan yola çıkan bazı düşünürler, zihnin beyin işlemleri ile aynı olduğu, beyinden ayrı bir şey olmadığı görüşünü savunurlar ki bunun da temelinde maddecilik görüşü hakimdir. Demek ki zihnin ne olduğu idealist, materyalist, natüralist bakan filozoflara göre ayrı ayrı tanımlanırken, bazıları da onun daha çok işlevleri üzerinde durarak işlevselciliği savunurlar. Bu görüşlerden hangisi benimsenirse benimsensin ortaya bazı sorunlar çıkmaktadır.

Görülmektedir ki zihin felsefesi, konusu gereği aynı zamanda metafizik, psikoloji, epistemoloji ile yer yer çakışmakta ancak bunlardan yine de ayrılmaktadır. Öncelikle zihin felsefesi, psikoloji gibi davranışları gözlemleyerek bilimsel açıdan bu konuları incelemez. Onun yerine felsefî yöntemle söz konusu konuları ele almaktadır. Yine zihin felsefesi, zihni, zihinsel süreçleri varlık, töz olarak temellendirirken metafizik ile de yakından ilişkilidir. Bilgi, duyu, duygu, hafıza, zihinsel süreçler gibi konuları ortak paylaştığı epistemoloji ile de elbette kesiştiği noktalar vardır. Ancak zihin felsefesi, esas olarak zihin, zihin-beden ve zihnin yakından ilişkili olduğu kavramlarla ilişkisi üzerinde durmaktadır.

2.(Descartes’ta) René Descartes, ortaya attığı ikili töz anlayışı ile ruh-beden ayrımını ortaya çıkarmış ve bununla ilgili tartışmaların fitilini ateşlemiştir. O, res cogitans (düşünen ben) ile res extensa’yı (yer kaplayan ben) ayırarak res cogitans’ın temel özelliğinin düşünmek, res extensa’nın ise uzayda yer kaplamak olduğunu ileri sürmüştür. Demek ki zihin ve beden birbirinden tamamen farklı tözlerdir ve birbirilerine indirgenemezler. Peki öyleyse aralarında nasıl ilişki kurulur? Descartes’ın bu soruya beyindeki kozalaksı bezin etkileşimi sağladığını söyleyerek verdiği yanıt pek kabul görmemiştir. Ancak onun asıl önemi, Kartezyen düalizmi başlatması ile olmuştur ve ondan sonra gelen düşünürlerin çoğu bu problemle uğraşmışlardır.

3.(Searle’de) Zihni işlevsel bir makine gibi düşünen görüşü eleştiren John R. Searle, makinelerin işlem yapsalar da anlamlılığa sahip olamayacaklarını düşünür. Ayrıca ona göre zihin maddi bir töze de indirgenemez. İnsan, maddi bir yapıda olsa bile bilinç sayesinde bu biyolojik yapıdan daha fazla bir şeydir. Yani insan sadece maddi unsurlarla açıklanan basit bir varlık değildir. Üstelik insan zihni de bir bilgisayar gibi basit bir işlemci değildir. Her ne kadar problemleri çözse de, olasılıklar üzerinden yeni sonuçlar ortaya çıkarsa da bir makinenin yine de akıllı olduğu söylenemez. Demek ki insan zihni, bunları aşan bir yapıdadır. Searle, indirgemeci olmayan bir materyalizmi savunarak insanın maddi olanın ötesinde özelliklere sahip olduğunu, onu aştığını düşünmektedir.

KAYNAKLAR

Günday, Şeref. Zihin Felsefesi, Bursa: Asa Kitabevi, 2002.

Önerilen Kaynaklar

Priest, Stephen. Zihin Üzerine Teoriler, Çeviren. Ayhan Dereko, İstanbul: Litera Yayıncılık, 2018.

Shaffer, Jerome A. Zihin Felsefesi, Çeviren. Turan Koç, İstanbul: İz Yayıncılık, 2005.

Nagel, Thomas Zihin ve Evren, Çeviren. Özge Çağlar Aksoy, İstanbul: Jaguar Kitap, 2015.  

Yazar : Elife KILIÇ (Kırklareli Üniversitesi)